31 Temmuz 2012 Salı

Guinness Amaçsızlık Rekoru

Dikkat: Bu yazı gereğinden fazla saçma olabilir ve ben neden buradayım diye kendinizi sorgulayabilirsiniz. Mide bulantısı,baş dönmesi,aşırı dozlarda küfür,kusma, ergen atarı vb. rezil durumlardan sorumlu değilim. Tamam...Belki de sorumluyum ama yine de sizi uyarmıştım yani ._.    

Evvet, hayatımdaki aksiyonun geçen iftarda yediğim/yemeye çalıştığım biftek yüzünden boğulakalmak ve başka marka bir duş jeliyle yıkanmaktan ibaret olduğu varsayılırsa:

Rezil haldeyim.
Sanırım liseye geçince yaz tatilleri ayrı bir batıyor ama nedenini ben de çözemedim o-o Tek bildiğim hiçbir yazımın bu kadar kötü geçmediğiydi.


Geçen haftamı artık adını Anonim Kız xdxdé (tamam bunu şimdi uydurdum...O kadar mı belli... [Bu emoticonlar neden yerinde durmaz? Neden resim düzeninde bu kadar kötüyüm? Marianna Pedro'ya kavuşabilecek  mi?! God...I need answers.]) olarak değiştiren vatandaşın yanında geçirdim ve 11 yıldır en iyi buluşmamızdı sanırım. Bilmiyorum ama fazla eğlendim, herhalde fazla dolu geçtiğindendi emin değilim 0_o Bir baktım resim çiziyorduk, bir baktım küfrediyoruz, bir baktım zırıldayıp birbirimize sarılıyoruz bir baktım üstüme atlamış. İlginçti yani.

O bana resim çizdi. Ben ne kadar duygularımı yeterince gösteremesem de onu yemek istedim. Sonra Ankara'daki dostuyla bulduğu Korra RP'si için ona random yazdım bu sefer de o beni yemek istedi. Tabi yedi de biraz... Ankara'daki arkadaşını (that sounded less ridiculous in mind...) aradı, g*tümü iki yandan kaldırdılar ve üçlü yapmaya karar verdik akdşl Sonra ben sana borcumu ödeyemeggmm moduna geçip bir tane daha resim çizdi ben
oldum. Öyle iki randoma iki resim gibi bir anlaşma yapmışız izleniminde güzel günlerdi. Ha ayriyeten ona son zamanlarda Ezio Auditore da Firenze abimize salya akıttığı için oynamaktan aciz kaldığım Assassin's Creed oyunlarını getirdim ama arkadaş Cd-romunun bozuk olduğunu nedense ben oyunları getirince hatırladı...
Üzücüydü lan....Daha fazla açmayayım konuyu.



Hım...Onun dışında Panic! At the disco'yu bir şekilde Teoman'a benzettiğimi fark ettim. Yaratıcı, orjinal... Ve sapık sözler. Neyse yine de seviyorum onları ben <w< Panic!'i yani, Teoman'a ayrı bir ilgim yok ._. Korkuyorum hatta ben o heriften bazen..

Onun onun da dışında sıkıntıdan sinemayı geçtim tv'yle bile  arası olmayan ben bir anda acemi bir film eleştirmeni oldum çıktım ._. 3 aya bir film izleyen bu malak neredeyse her gün bir iki film devirmeye başladı. Eğer en son izlediklerime kısa bir özet geçersem:

Spoiler çıkabilir, bu da size koyabilir!
Tehlikenin farkında  mısınız?

askdşakş Herneyse.


Alice in Wonderland




Hani ilginç temaları olduğu için Tim Burton'un filmlerinden hoşlaşıyorum ama bu nasıl  bir beklentim varsa bir şekilde beni hayal kırıklığına uğrattı =,= Başları çok yavaş ilerledi gibi geldi ve adam gibi heyecanlı bir şey olmadı bence. Kız hafiften deliye kaymasaydı Mary Sue deyip geçebilirdim ama hem mantıken baş karakter olduğu hem de çatlak olduğu için sevdim sayılır onu.











Inception


Bu her yerde methedildiği için FightClub niteliğinde bir şey bekliyordum açıkçası. Bilinçaltına girme fikir yerleştirme şu bu mantık pek bir hoşuma gitti. Ama bir filmin ortasından başlama olayından hoşlanmıyorum. Yani ortasından görüntü verip baştan anlatırlarsa ok diyorum da... Çakamadım yav, her bir ayrıntıyı bilmemek canımı sıktı ve pek duygu yüklü değildi sankim o_O

AYRICA SONUNDA O LANET TOPACIN DÜŞTÜĞÜNÜ GÖSTERSENİZ ÖLÜRDÜNÜZ DİMİ? ÖLÜRDÜNÜZ YANİ.








Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi


Tim Burton'a hafiften kaydım kabul ediyorum,belki de nedeni adam gibi çok fazla yönetmen bilmediğimdendir...
Herneyse, deli temalı şeyleri seviyorum. Ya da direk duygu yüklü şeyleri. Ama sevmediğim bir şey varsa o da müzikaller. Durduk yere şarkı söylemeye başlayan insanların ne kadar saçma durduğu fikrine hepiniz katılırsınız bence. Ne biliyim benim sınıfım bir anda tavşan kızlarla dolsa ve herkes salsa yapmaya başlasa ben korkardım...Hoş değil,cık.

Tamam abarttım =w=" Söyledikleri şarkıların sözleri güzeldi o yüzden ilk başta pek yadırgamadım ama...Abi... Bir sus kapa çeneni şarkı söylemeyiver de olay aksın. Sıkıldım harbiden sıkıldım.

Ayrıca kan fazla turuncu durmuyo muydu o_O Fakat karısını öldürmesi olayı peh bir hoşuma gitti UvU Güzel ayrıntıydı yani.


LOL


TAŞLAMAYIN DURUN OAO!

Tamam kabul ediyorum bu fazla abuk durdu bunca şeyden sonra U,U Ne alaka mı bu filmi buldum?Ben, masumane ve işsiz bir şekilde dergilere göz atıyordum. Bir Miley Cyrus makalesine gelince işsizliğime küfredip okumaya başladım. Bunu gördüm, bakam bari dedim.

Ha film nasıldı, fazla boştu. Direk akıyordu böle "Noluyo lan ._. Hayatın anlamını öğrenmeye geldiydim ben...Ha yanlış film.Pardon" diye çıkmak aklınıza geliyordu ama....Anlamadığım bir şekilde pek nefret etmedim. Zaman akıtmak (bu ne...ilginç bir söz o-o) için fena sayılmazdı ama kesinlikle gereksizdi evet =,=

Onun dışında dikkatinizi çekmek istediğim bir iki şey var.Bunların ilkiii:

Dublardan nefret ediyorum.Hayır,gerçekten nefret ediyorum. Orjinal sesinde olmayan her film anime vb. şeyler genelde sürekli batıyor. Anime neyse de filmler öyle yani..Sırf Türkçeyi geçtim ne biliyim Romence Fransızca zıkkımca olsa da nefret edicem ben Dublardan. O kadar beceriksiz, o kadar kötü geliyorlar kulağıma.

Amaaa Türk film siteleri o kadar malbeyin ki Subbed (altyazılı) versiyon koymak akıllarına gelmiyor.Çünkü gözünüzü birkaç kez sağa sola kaydırıp o yazıyı okuyuverseniz ölürsünüz demi oğlum, ortadan ikiye ayrılırsınız böyle.

Gerçi ben de hiç aramadım sanırım...Tamam bence geçebiliriz bu konuyu ._.

O değilde neden filmdeki daş veledler google images da onlara sulanmaya kalktığımda mutasyon geçirmiş gibi oluyorlar. Ha çirkin diyemem de  benim için filmdeki tipleriyle alakadar olmamaları önemli burda. Abicim sen nasıl bir ışıklandırma nasıl bir pudra kullanıyosun? Ya da galaya gidiyorlarsa dur ben bi evrim geçirip gidiyim mi diyorlar? Noluyor yani, Hollywood'un nasıl bir sihri var açıklama istiyorum. İş böyleyse ben bizim burdaki Selahaddin'i Abuzettin'i getiriyim onlar da bir Bired Pit bir Corc Kuluni olsun değil mi! YAZIK DEĞİL Mİ!

Kendime not,sabahın 9'unda blog neden yazıyorsun? Mal mısın sen? Evet öylesin. Hehe,tavşan. *gölgede tek yapabildiği şekil...*






Neyse ben yine de yakıştırdım sizi U_U Fena değilsiniz eferim eferim.



Ahh ah.İsterdim ki ben de anneme bir mesaj atıyım gelsin bana sarılsın. Ama o telefonu duymayı geç telefonu bulsa şükrederim. Çünkü o alet ya tavan arasında ya bodrumda ya da olmaması gereken her abzürd yerde oluyor.Ana kız sempatisinden bu kadar yani... Sen anca babamla mesajlaşmaya devam et Anne! Bir gün elbet beni arayacaksın!



Emo corner at its best


Eğer hala umudunuzu kesmeyip okumaya devam ediyorsanız kapanış için iki Youtuber'ım var sonra defolup gidiyorum efendim.

İlki Smosh, onlar yalar yutulasıdır. Neyse benim uykum var video atıp defolup gidebilir miyim


 


Açıkçası neredeyse her videosu izlenmeye değer diyebilirim. Tabi eskilerini daha çok sevsem de her zaman Smosh bir efsane olarak kalacaktır U_U



4.25'ten 5.10'a kadar Türkiye'den gelen şeyleri yemeye çalışıyor (Tofita&Şıpsevdi)...Ama..Öldüm.Aylar önce izlememe rağmen hala unutamadım. Özellikle Şıpsevdiyi diyemeyişi...Neyse izleyiverin anlarsınız.

İkincisi de Shane Dawson.

Bu herif çocukluğu içine edilmiş bir gariban olup Youtube'la tanışarak en ünlü Youtuberlar arasına girmiş bir...ee...herif?

Özellikle mimikleri ve eski videolarını çok sevsem de hepsinde yarılarak gülemiyorsunuz ama yine de kahkaha atmanıza yeter ve ben nedense onu pek bir seviyorum o.O AskShane'leri tavsiye edebilirim ama bir uyarım varsa o da kusma vb. efektlerin çok gerçekçi oluşu yanii yemek yerken izlemeyin. Ya da mideniz hassassa vazgeçebilirsiniz. Ahh direk izlemeyin falan. Şaka şaka izleyin tabi canım u.u



Miley Cyrus'dan nefret ediyor ama benim amacım ordaki Paris Hilton tiplemesi asdkş 



 Accık da duygusal



Falan.Böyle yani. Eğer can sıkıntısını yenmek için bir öneriniz varsa benimle paylaşır mısınız diyeceğim ama şuan Türkiye'de bulunan neredeyse tüm ergenlerin ölümüne geberekaldığını (çok mantıklı bir laf...gerçekten çok mantıklı) düşündüğüm için ağzımı açmıyorum. Neyse umarım kimse ölmez. Umarım ben de ölmem. Yaşayalım filan..Ah uykum var.


Çaktırmayın bu benim iyi günler deme şeklim oluyor...

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Todookeee~

!Kimi ni Todoke'yi izlememiş olanlar için spoiler içerir O,O!

Seriyi daha şimdi bitirdiğim için direk lafa atlıyorum.
Tambulur (tumblr) da gezerkene genelde sürekli bir anime çifti görüyordum. Wallpaper bakarkene de animenin adını buldum.İlk Shoujo'm bismillah ._. diyerekten başladım. Kız pek bir masum,içten olduğundan sevdim onu.
Tamam bu  anlatış şekli fazla malca =V="

Kazehaya'yı görünce direk =w= oh hai oldum zaten doğal olarak.Ama Sawako'yla yamanca çabalarını görünce...Allahım.
Çocuğa yamanma potansiyelim aşırı fazla.Ama nahan şuraya yazıyorum yamanadım.Olamadı.Gönlüm el vermedi lan anasını satıyım. Sawako o kadar saf,malak,masum ki yamanamıyosun velede ;A; Ya da bende sorun var...
Nahan ben seni yalarım oğlum yapıyorum Kazehaya'ya.Sonra oradan bir Sawako çıkıyor.Bi Sawako'ya bakıyom,bi Kazehaya'ya...Sonra diyorum "AL SENİN OLSUN SAWAKOOAGGGG TTATT"

Lan o değilde bölüm listeme baktığımda -bölümlerden sonra aldığım notlara- notepad "Şurda çok tatlılar" "Burda Sawako itiraf etti o.o" "Burda şunu yalarım" "Orda bunu yerim" gibisinden şeylerle dolu adkdşs Zaten YEMİN EDİYORUM izlediğim süre boyunca kyaa~,moee,hurrr,nahahah,laa gibi türlü sesler çıkardım.

Hatta biara bi bölümü annemlerle izledim.Annem izlerken bir yandan "-chibi hallerine geçince- Ne çirkin çizim lan bu =_=,okuyamadım alt yazıyı geri sar, Sawako bu Sadako kim ._." gibi laflarla beni öldürünce pes edip kendimi izole ederek kyalamaya devam ettim.

Yalnız seri boyunca bana en çok koyan şeyi diyeyim.

37.Lanet.Bölüm.Boyunca.Öpüşmelerini.Bekledim.

Ve elbette öpüşmediler...

Biara "Kazehaya sınıfa kız attı <w<" oldum öpüşüyolar sandım sarılıyolarmış.

Biara güneş arkaplanında kafalarını tokuşturdular öpüşcekler sandım.

Kısaca ne zaman yakınlaşsalar birbirlerine atlayacaklarını umut etmiştim .______."...

Tamam.Belki Shoujo tipi anime için fazla abazan kaçıyorum.AMA BU HAKSIZLIK.BARİ 37 BÖLÜM İŞKENCE ÇEKMEYEYDİM DİMİ

Ve cidden hiçbir animede harbi harbi HER karakteri sevdiğimi hatırlamıyorum.Tabi Kurumi'yle Joe'ya ısınmada hafif zorluklar çeksem de herkes eyiydi yanim o.o SAWAKO'NUN AİLESİ FAVORİ LİSTEMDE aslşdkaslşdk

Son olarak da yine bu zamana kadar hiçbir karakteri bu kadar sıkı shiplediğimi hatırlamıyorum.Kendimi bile ._. Kendi karakterlerimi bile OAO! Yamansınlar diye öldüm yemin ediyorum öldüm.

Neysem.Öpüşmediğiniz için size uyuz olsam da Allahım isteyen herkese sizin gibi bir çift olma fırsatını versin aaamiiiinn >3< *tükürük sulaması*

Veda olarak da güzel bir resim sergisi yapıp bu animeyi de kapatayım ;w;





F*** this s*it i need the manga version TTATT








                                   



....Sanırım cidden bir şeyi kıskandığımı söyleyebilirim bu sefer TTvTT"













Bi bunu istemiştim sizden ah beceriksizler TAT


*Resim düzeninde neden bu kadar kötüyüm..Neden yani o_o*


Sizi seviyorum.SADECE.SEVİYORUM alskdaşkl


....Resim koydukça kötüleşiyorum .v.


Bence var ya ben seni uykunda yalıyım herkes mutlu olsun o_o



İlk gördüğümde seni acılar içinde öldürmek istiyodum Kurumi ama sonradan sempatimi kazandın ._. Artık gebertme fantazim yok ama hala senden hoşlaşmıyorum kadın.


Sizleri de shipliyorum ;W;


Neyse.Umarım sahne arkasında yiyişmişsinizdir.

*Ben cidden abazaya bağladım.Uyku düzenim -buna ne kadar düzen denirse- ağzıma etme konusunda fazla ısrarcı ._. Ha evet..Bide 37 bölümde bi öpüşemediler.ÖPÜŞEYAZMAK -f.f. güzel kelime- SAYILMAZ!*

Napak artık.Buarada bir daha asla Shoujo izlememe kararı alsam da sonuçlardan memnunum ;V; 



Annemin ne dediği umrumda değil CHİBİ HALLERİ ÇOK GÜZEL QAQ



                ...Olum öpeceğdin o kızı.Ben anlamam baa ne baa ne yapıp yapışçaktın benden demesi ._.

Herneyse =v= Ben kaçıyoruum.İzlemediyseniz Kimi ni Todoke'yi izleyip benimle birlikte söverek Kazehaya'yı yalama davetine katılmanızı rica ederim U_U

Ha buarada:
































 Kazehaya <w< aldsksşaldkşasld

Ja matane minna-san <O>

19 Temmuz 2012 Perşembe

Hede..Kurtuldum.Ha bir de karakterleri tanıtacağım =w=


Ben paçayı sıyırdım nan şlkd Blog normale döndü.Hepsi Ninja ve Sheri'nin yardımlarıyla sağolsunlar.Da düzelene kadar nasıl bir cinnet geçirdim anlatamam ._. Ama yok,töbe ettim anam.Bidaha ASLA htmllere dokunmam ben yalnız.Vallaha bulaşılmaz onlar .__. Blogu yine elden geçirip disney ya da ev hanımı havasına büründürdüm ki ne alaka BİLMİYORUM.Ben pembe bile sevmem ._. Yani düzgün tonlarını rahatlatıcı bulurum da yine de abarttım sanki bilmiyorum...15 saat uyuduktan sonra şuan 21 saattir ayakta bulunmaktayım ve Sheri'yle bıyıklı cosplayimizden sonra cidden geberme safhasına geldim.Blogu yeniden ayarlarken ayrı bir geberdim,playlistimi bile yorgunluktan acayip soft yaptım =A= Kısaca öldüm lan,öldüm yani. 

Neyse karakter tanıtımı vakasına gelirsek:

Random mandom iyi hoş da bir şey anlamıyorsunuz agalar llskdjlsk O yüzden karakter tanıtımıyla giriyor, ve bir yerlerimin yememesi gibi bir durum olmazsa olayı baştan yayınlamaya başlıyorum  ._. *nervous as hell*
Şuan baş karakterlerden başlayacağım =,= Eğer hikaye devam ederken yeni bir karakter varsa bölüm başında aynen bu şekilde karakterleri tanıtırım. Şimdilik ilk karşınıza çıkacak ve bilmeniz gereken karakterlerden giriyorum.

http://wildspiritwolf.deviantart.com/ Bütün dövmeler bu adresten.

BAŞ KARAKTERLER


Adı Soyadı: Selene --- (Soyad bilinmiyor)
Rumuzları:
Nightlion, (Herkes tarafından)
Nayt, (Sera ve Sultaniye tarafından)
N-Li ,(En-li akjdkla Ne-li gibi okunursa ölürdüm ne yapayım) (Herkes tarafından)
Luna , (James ve Nicki tarafından)
İkiz/Gemina, (Kate tarafından)
Kedicik, Prenses (Arinna tarafından)
Doğum Tarihi: 11.03.1994
Yaşı: 18
Burcu: Balık
Saç-Göz Rengi: Koyu kumral-Kehribar
Boyu: 1.76 cm
Kilosu: ee… Sanırım 56-57 gibi bir şey ._.
Irkı: Türk (Çerkez’e kayıyor)
Dövüş Aleti: Kırbaç ve Neko-te, Tırpan (Scythe’ın aylardır orak diye çevrildiğini sanıp daha bu sabah tırpan olduğunu öğrenince ağır bir çöküş yaşadım. [Gerçi muhtemelen biliyordum ve unuttum bu yüzden Ninja bana yine balık diyecek.])
Dövmesi: Leo (Aslan)

 da şöyle duruyor




Elementi: Aqua (Su)
Durumu: İnsan/Bekçi
Sevmedikleri/Fobileri: Böcekler, jimnastik, gerçeklerle yüzleşmek, sayısal dersler
Sevdikleri/Hobileri: Arkadaşları, piyano çalmak, at binmek, yüzmek, müzik dinlemek, psikoloji&felsefe
Favori dersi: Edebiyat, Felsefe, Biyoloji
En sevdiği renk: Petrol mavisi
En sevdiği müzik türü: Alternative Rock, New Age,J-pop


~


Adı Soyadı: Aeolos James Ducas
Rumuzları:
James jaskldjl (Herkes tarafından)
Ceymz (Sanırım Sera ve Sultaniye tarafından =,=)
(Sera’nın koyduğu daha birçok kötü rumuz var ama onları yazmıycam ._.)
Bay Kuzu (Kate tarafından, insanların yanında söylediğinde James Kate’e saldırmıştı)
Doğum Tarihi: 07.09.1994
Yaşı: 17 de 18 o çaktırmayın U_U (Yok gerçekten 18 de bizim zamanda yazarsam 17 oluyo ._.)
Burcu: Başak
Saç-Göz Rengi: Koyu Kumrala kaçıyor-Yosun yeşili gözlü
Boyu: 1.87 cm
Kilosu: 70 ya da 67 gibi bir şey sanırım ._. (Kiloları hiç kararlaştırmadığımı fark ettim o yüzden şuan bir yerlerimden sallıyorum)
Irkı: İngiliz-Yunan
Dövüş Aleti: Kusarigama,Hunting Sword
Dövmesi: Lupus (Kurt)























 
Elementi:  İgnis (Ateş)
Durumu: İnsan/Bekçi
Sevmedikleri/Fobileri: İnsanlar, yapay şeyler, acı yemekler, sözel dersler, gürültü, hastaneler
Sevdikleri/Hobileri: Yalnız kalmak, dalış yapmak, gitar çalmak, sevdiği birkaç insanla vakit geçirmek, stres topunu saatler boyunca duvara fırlatmak, doğada yürüyüşe çıkmak, çikolata
Favori dersi: Matematik&Geometri ve onların bütün alt dalları
En sevdiği renk: Beyaz
En sevdiği müzik türü: Bazen Alternative/Hard Rock ama yüksek çoğunlukla Grunge türü


~

Adı Soyadı: Hermione Kate Ducas
Rumuzları:
İkiz,Gemina (Nightlion tarafından)
Keyt,Çakma Megan Fox (Sultaniye tarafından)
Doğum Tarihi: 29.12.1995
Yaşı: 16 da 17 (aajdkla anladınız artık)
Burcu: Oğlak
Saç-Göz Rengi: Kömür siyahı, açık mavi
Boyu: 1.70 cm
Kilosu: 50 mi,51 mi öle makarna gibi
Irkı: İngiliz-Yunan
Dövüş Aleti: Çift başlı orak (Sheri bunu ilk dediğinde Çift başlı Burak anladım askdş),Kılıç
Dövmesi: Pardus (Leopar)






















Elementi: Terra (Toprak)
Durumu: İnsan/Bekçi
Sevmedikleri/Fobileri: Özentiler, karanlık, güvercinler başta olmak üzere tüm kuşlar
Sevdikleri/Hobileri: Genel olarak her yemek ve tatlı, dans etmek, müzik, aşçılık (İnsanları zehirlemek)
Favori dersi:  Biyoloji
En sevdiği renk: Kırmızı ve Siyah
En sevdiği müzik türü: Rock’ın her çeşidi

~


Adı Soyadı: Burak --- (Soyad bilinmiyor)
Rumuzları:
 Hawkeye ( Genelde herkes tarafından)
Doğum Tarihi: 13.04.1995
Yaşı: 17
Burcu: Koç
Saç-Göz Rengi: Küllü kumral-Yeşil
Boyu: 1.82 cm
Kilosu: 71
Irkı: Türk (Çerkez’e kayıyor)
Dövüş Aleti: Ninja Hanger,Crossbow,Dagger
Dövmesi: Anguis (Yılan)























Elementi: İgnis
Durumu: İnsan/Bekçi
Sevmedikleri/Fobileri: Yalancı ve ikiyüzlü insanlar, sıkıcı mekânlar, değer verdiklerinin incinmesi
Sevdikleri/Hobileri: Baharatlı yemekler, sevdiği insanları mutlu etmek, okçuluk, video oyunları
Favori dersi: Fizik ve Kimya
En sevdiği renk: Canlı tonlar
En sevdiği müzik türü: Belirli bir tür yok ama Rock ve Pop denilebilir ._.


Adı Soyadı: (Ad ve Soyad Bilinmiyor)
Rumuzları:
Sultaniye (Herkes tarafından)
Sulu (Yakınları tarafından)
Voddy’nin Annesi  (Partilerde kafayı bulup kötü gülüşler atmaya başladığında)
Doğum Tarihi: 30.05.1994
Yaşı: 18
Burcu: İkizler
Saç-Göz Rengi: Sarışın, Yeşil
Boyu: 1.68 cm
Kilosu: 58-60 gibi bir şey sanırım =_0
Irkı: Türk
Dövüş Aleti: Her türlü tüfek/tabanca
Dövmesi:  Draco (Ejderha)























Elementi: Aqua
Durumu: İnsan/Bekçi
Sevmedikleri/Fobileri: Kaale alınmamak (bkz. Tınlanmamak, takılmamak),böcekler, insanların mal davranması, dövüş antremanları, .flow
Sevdikleri/Hobileri:Voddy (Vodka) ama genel olarak tüm içkiler,Ruslar,Ruhsatsız Uzi’si,bilgisayar oyunları (Assassin’s Creed,Skyrim ve GTA 4 manyağı)
Favori dersi: Matematik
En sevdiği renk: Lacivert
En sevdiği müzik türü: Her tarzdan bir şeyler seviyor

~

Adı Soyadı: Arthur Kirkland (Bu Hetalia’daki Arthur’a gelsin aslkdş Soyadı değişebilir)
Rumuzları:
Parti Kralı Efendimiz (Çömezler tarafından)
Voddy’nin Babası ( Partilerde alkol komasına girdiğinde ya da kızlara asıldığında)
Doğum Tarihi: --.--.1993
Yaşı: 19
Burcu: Aslan
Saç-Göz Rengi: Sarışın, Yeşil
Boyu: 1.84 cm
Kilosu: Hiçbir fikrim yok
Irkı: İngiliz
Dövüş Aleti: Her türlü tüfek/tabanca,Nunchaku
Dövmesi: Accipitrem (Şahin) (Küfür gibi duruyo lan Latincesi alksj)




Orda güneş olmayacak elbette =,=












Elementi: Terra
Durumu: İnsan/Bekçi
Sevmedikleri/Fobileri: Ciddiyet, okul ve dersler, içki perhizi
Sevdikleri/Hobileri: Parti, içki, rekabet, kızlar, İngiltere, Sultaniye
Favori dersi: Hiçbir dersi sevmiyor ama edebiyatta iyi
En sevdiği renk: ee… Bira sarısı vodka beyazı ajsdklj Şaka şaka, bilmiyorum
En sevdiği müzik türü: Bilmiyorum =,= Disko parçaları?

~


2 başkarakter daha var ama onlar sonra geleceğinden uyuzluk yapıp yazmıyorum şimdilik =W=

Adı: Arinna
Rumuzları:
 Buzlar Prensesi, Prenses (Damon tarafından)
Saç-Göz Rengi: Koyu kumral, kehribar
Boyu: 1.76 cm
Durumu: Karanlık Ruh-Nightlion’ın
Sevmedikleri/Fobileri: Damon ve James
Sevdikleri/Hobileri: Nightlion, eğlence, Damon’ı uyuz etmek, kediler, deri ve fazla açık giysiler, iğneleme (sarcasm)
En sevdiği renk: Siyah
En sevdiği müzik türü: Hareketli parçalar


Adı: Damon
Rumuzları:
Pislik, ruh hastası, dangalak öküz vb. (Arinna tarafından)
Saç-Göz Rengi: Koyu Kumrala kaçıyor-Yosun yeşili gözlü
Boyu: 1.87 cm
Durumu: Karanlık Ruh-James’in
Sevmedikleri/Fobileri: Arinna’yla kavga etmek, James onu zihninden attığından onunla dalga geçememek
Sevdikleri/Hobileri: Kızlarla yiyişmek, Arinna’nın ona sinir olması, partiler, James’i uyuz etmek
En sevdiği renk: Soluk tonlar
En sevdiği müzik türü: Metal, disko müzikleri

~

Ad Soyadı: Cécile Angeline Chevalier
Rumuzları:
Angeline (Rey tarafından, inadına Cécile demiyor)
Doğum Tarihi:--.--.1986
Yaşı:26
Burcu: Terazi
Saç-Göz Rengi: Platin sarısı, okyanus mavisi
Boyu:1.69 cm
Kilosu: 50
Irkı: Fransız
Dövüş Aleti: -
Dövmesi: Papilio (Kelebek) –Mühürlenmiş-





Buna zarf damgası gibi mühür basıldığını düşünün U.U










Elementi: Aura (Hava) –Mühürlenmiş-
Durumu: İnsan/Eski Bekçi –Mühürlenmiş-
Sevmedikleri/Fobileri: Angeline denmesi, geçmişinin öğrenilmesi, erkeklerin üstünlük taslaması, küçük çocuklar
Sevdikleri/Hobileri: Paris, Rey’in zor durumda kalması, Fransız filmleri, Creme Brulee ve Panna Cotta, kırmızı şarap
Favori dersi: Felsefe ve Geometri
En sevdiği renk: Lila
En sevdiği müzik türü: Klasik müzik

~



Ad Soyadı: Reyes Andreo Demario
Rumuzları:
Crétin,Reyes (Cécile tarafından)
Rey (Herkes tarafından)
Doğum Tarihi:--.--.1986
Yaşı:26
Burcu: Yay
Saç-Göz Rengi: Siyah, açık kahve
Boyu:1.84 cm
Kilosu: 74
Irkı: İspanyol
Dövüş Aleti:-
Dövmesi: Scorpio (Akrep) –Mühürlenmiş-




Yine zarf damgası basıyoruz =0=















Elementi: İgnis –Mühürlenmiş-
Durumu: İnsan/Eski Bekçi –Mühürlenmiş-
Sevmedikleri/Fobileri:  Küçük bebekler, zengin züppeler, romantik filmler, Cécile’in onu tınmaması, çocuklara ders vermek/derse girmek
Sevdikleri/Hobileri: Cécile’i sinir etmek, öğrencileri sinir etmek-Kısaca herkesi sinir etmek, Penelope Cruz, kavga/ dövüş, Küba’dan ithal puroları
Favori dersi: Her dersten nefret ediyor.
En sevdiği renk: Altın rengi, Gümüş rengi
En sevdiği müzik türü: Belirli bir müzik zevki yok.

Allahım bitti.

Valla ben sanki bir haltlar yedim gibime geliyor ama...Hadi hayırlısı.
Ayrıca ya çok uyumaktan ya da hiç uyumamaktan gebereceğim sanırım...Umarım öyle bir şey olmaz ._. Ya yarın,ya da ondan da yakın -adamın uykusu var- bir zamanda ilk bölümü koyacağım.Birazcık romantikus başlayacağından korkuyorum ya neyse ;w;" Ayrıca şiirlerime katlanmak zorundasınız.Ben fazla sıkılan bir insanım.

Uykum var demiş miydim.HADİ BAY BAY =0=


18 Temmuz 2012 Çarşamba

Yardım edin ;A;

Beyler bayanlar benim blogum kafayı sıyırdı.Bunu da sayarsak 4 yayın önce bi şablon değiştirdim ve içine ediliş o ediliş.Geberdi blog.Önce kimse tınmıyo sanmıştım ama farkettim ki yorumlar gelmiyomuş ._. Ayrıca değişikliklerim de kafayı yedi.Yaptıklarımı görmüyo blog. 

Of allahım delireceğim TAT Lütfen bir düzeltme yolu varsa bildiğiniz söyleyin ;_; Ben yorumlarınızı göremediğimden diyeceklerinizi Sheri'nin blogundan yayınlayabilirsiniz.

Şimdi ne halt etcem bilmiyorum ;_; Basit şablona döndürdüm ama hala göremiyorum yorumları.Zaten kullanmayı beceremiyodum şimdi tam oldu.Off pis iğrenç kaka blogger biyerlerine tükürmeme ramak kaldı!

Şuan da sizden yardım rica ediyorum,belki nasıl düzeltebilirim biliyorsunuzdur.Daha deneyimli olduğunuzu da ele alırsak.

Yorum yapmaya çalıştığımda şöle bir tablo ortaya çıkıyor:


Şablon değiştirmeden önceki yorumlara bakmaya çalıştığımdaysa;




Of allahım delireceğim TAT Lütfen bir düzeltme yolu varsa bildiğiniz söyleyin ;_; Ben yorumlarınızı göremediğimden diyeceklerinizi Sheri'nin blogundan yayınlayabilirsiniz.


-_- kendisi her gönderdiğiniz mesaj yavrucağa 5 krş katkıda bulunacak ;A; gibi hoş bir başlık koydu zaten.Görmemeniz imkansız.

Eğer düzelmezse burayı kapatıp yeniden bir hesap açacağım sanırım ;_; Öle olursa size haber veririm ama inşallah düzeltip kurturulurum.

Off Allahım nooolur düzelsin TTATT!Bir daha asla özel şablonlara elimi sürmeyeceğim!Basit şablonlarla ve arkaplanlarla yetineceğim ;A;!



17 Temmuz 2012 Salı

Mim ile gelen karanlık sırlar..

Hım höm ham ~=0=~ Unazo-sama mimlemiş bizleri. Ben de bu mimin ne halt olduğunu bi 3 hafta önce öğrendim.Deviantart'da tag diyolardı Türkçe'ye mim diye çevirince o_o ha...HAAAA UOU gibi bir kavrayış gerçekleştirdim.Her neyse başlayayım ben:

(!!UYARI!! Ne b*k yazacağım hakkında en ufak bir fikrim yok..Fazla saçma ve uzun olabilir)

1.Küçükken tam bir feminist-barbie bebek düşkünü kırması bir veleddim. Kızları askeri düzende örgütleyip öğlen aralarında erkeklerle savaş yapardık ._. Tabi sonradan o vuran kıran tavrım kayboldu. Barbie düşkünlüğümse bebeklerin canlanmasıyla alakalı bir film izleyip onlardan tırsmamla yok oldu.Tüm barbielerimi toplayıp (ki  baya..BAYA fazla vardı) gece canlanacaklarını düşündüğümden bir dolaba tıktım.Hala da oyuncak bebeklerin her türünden irite olurum.

2.Annemle babam genelde eve çok geç geldiğinden ailecek sofraya oturma gibi bir kavramımız yoktur o yüzden baya uzun zamandır mutfakta yemek yeme içgüdümü kaybettim. Yemeklerimi sürekli odama götürürüm ya da televizyon karşısında yerim ve annem bana okkalı küfürler eder beni o halde görünce.

3. Nahan,1. sınıftan beri okuldan nefret ediyorum. E biz bayılıyoz mu angut,diyeceksiniz -demeyin ayıp =^=- ben yine de sizi geçebileceğime inanıyorum =A= *bring it on bitches* Sanırım sabah erken kalkma olayı yüzünden hoşlanmadım ilk başta ama bilmiyorum =w=" İlkokulda temelli bir arkadaş bulamadığımdan da olabilir. Yine de hayatım boyunca sevmedim ve sevmeyeceğim.Annem de almak zorunda kaldığı binlerce rapor yüzünden haklı olarak beddualar edecek. *seni seviyorum annee~ ;w;"*

!İlkokul'da devamsızlıktan eve uyarı getirttirdim,nahan bu yılda 19.5 devamsızlık süremden 18.5'ğunu harcamışım.Evet angut benim kabul ediyorum..!

4.Bebekken,ama baya küçükken..4-5 aylıkken sanırım hiçbir fikrim yok, kendimi havuza atmışım...Neden bilmiyorum. Annem fark etmeyip babam havuza uçmasa boğulup gidecekmişim sanırım.Dibe kadar batmışım,ama babam beni çıkardığında ağlamamışım bile. Evet neden bebek Naytın böle malca girişimlerde bulunduğu hakkında bir fikrim yok.

5.Hayatım boyunca ismim ya da yaşım asla ilk seferde doğru bilinemedi.Özellikle yaşım,çok nadir olsa da ismimi ilk seferde anlayan bazı naçizane insanlar var.. Küçükken de yaşıtlarımdan büyük duruyordum,şimdi de giyim tarzımdan ya da ne biliyim yüzümden midir çakamadım beni büyük sanıyorlar =_= Ki küçükken yine boyum uzundu,anlarım da şuan cüce gibiyim.Gerçi topuklu giyiyorum... F**k this shit. Neyse şuanda beni 19 yaşında sanıyorlar Z_Z *bkz. yaş 15*

6.Yakınım bir insan kaza ya da ameliyat vb. bir şey geçirse,yanlarına gidemem. Hastanede ziyaret edemem,konuşamam bile bazen. Böyle durumlarda kendimi kapatıyorum genelde,gerçeklerden kaçıyorum.Dedem vefat etmeden önce onu hastanede bir kere gördüm ki o da herkesin hastaneye gitmesi yüzündendi. *bkz. eve gidecek arabayı onlar sürüyor* Annem de ölümden döndüğü zaman onu ziyaret edemedim ve hiçbir şey olmamış gibi ertesi gün arkadaşlarımla buluşmaya gittim.Tabi..sonuçları çok kötü oldu.

7.Hayatımda gerçekten iyi olduğum şeyler Dil becerim ve yüzme. Lisanslı yüzücüydüm ve okul takımındaydım.Madalyalarım filan da var ama,ben o antrenmanların her dakikasından nefret ettim. Her yarışta  orda bulunan herkese lanetler okudum.Ağladım zırladım tepindim bağırdım çağırdım. İğrençti lan,valla.Ailemin zoruyla gidiyordum zaten.Küçükken yüzmeyi çok severdim nefret ettim o seneler boyunca.

Abi yüzme hocaları psikopat mı lan?Valla bak,tek bir normal olanına rastlamadım. Ayak çırpma çalışmasında kafasını soksun diye ayağıyla çocuğun kafasına bastıranını gördüm,bir kadın vardı iyi gibiydi ama 4. sınıf halimle 1.5 km'yi geçen antrenmanlar yaptığımı gayet net hatırlıyorum.Hayır hiçbir şekilde abartmıyorum. Lan lastikler vardı ayaklarımıza geçirirdik mahkum gibi o şekilde suya atlayıp 500 m yüzmemiz gerekirdi. (bkz. olimpik havuz--> bir tur 50m,10 tur gerek.10 tur 10 tur da o halde yüz bakıyım kıçın ayrılıyo mu ayrılmıyo mu) Ya da bileklerimize takardık,türlü türlü işkence aletleri vardı adamların.Uf hala hatırladıkça lanet ediyorum.

8.Ben küçükken ayriyeten at binerdim.Ama ikinci sınıfta attan düşüp kolumu yerinden çıkardım =o=" At beni sırtından attı yani.. O değilde at gözümün önünde şaha kalkmıştı,ezseydi bir de... Neyse,yaz tatilim alçımsı bir şeyle geçti ve o zamandan beri at binmedim. Gerçi atları severim ._. O kolumu çıkardığımda da sorun atta değildi zaten ya neyse...

9.Orjinal olmayan şeylerle pek ilgilenmiyorum.Eşyadan çok ayriyeten insan olarak. Bilinçsiz olarak kişiliklerinde etraflarında olan insanlardan farklı özellikleri olan insanlar ilgimi çekiyor. Eğer toplum yanılgısına kapılmış bir koyun görürsem,pek derin bağlar kuramıyorum.

10. Her şeyi kolayca fobiye dönüştürürüm .____. Biraz tırsak bir yapım var.Abartılı derecede korkmasam da  irite oluyorum. (bkz. merdivenlerden çok düştüm şimdi her basamağı besmele çekerek iniyorum,ya da Ninja kaza geçirdiğinden beri her araba yaklaştığında ödüm bi yerlerime karışıyor vb. vb.)

11. Bebeyken yaşadıklarımdan dolayı içine edilmiş bir özgüvenim var.Ama sanırım biraz düzelmeye başladım,yine de sosyal ortamlardan hoşlaşmıyorum.

12. Yeşil gözleri peh bir severüm <.< *neheehehehehehe .w.* (bu nerden çıktı şimdi bilmiyorum askdkl)

13. Bir insanın mimikleri beni ona ısındırma ya da direk soğutma kapasitesine sahiptir.Mimiklerin insan ilişkilerinde çok önemli olduğuna inanırım.

14.İlgi manyaklarından nefret ederim.

15.Fazla önyargılım =_=" Genelde insanları birkaç davranışlarından çözmeye çalışıp damga koyarım ama bunu yapmamam gerektiğini kavrayıp kendi kendime ders verdim.Şimdi de yapmamaya çalışıyorum =,="

16.Sanırım veledken yaşadıklarımdan dolayı bastırılmış bir üstün gelme isteğim var ._. Bir konuda iyi bir derecede olamazsam ne mantıksa kendimi aşağılanmış hissedip pes ediyorum.

17.İltifatlara %98 inanmıyorum.

18.Centilmen erkeklere karşı bir zaafım var aslkdşslkd Ama aynı zamanda Bad Boy'lara karşı da bir zaafım var .-. Kendi içimde çelişiyorum...

19.Neye ağlayıp neye ağlamadığımı çakamasam da durduk yere zırlamıyorum. Ama duygusal bir tipim. Ayriyeten insanların yanında ağlamaktan nefret ederim.

20.Hiçbir teselli ya da konu açma yeteneğim yoktur ._. Biri kötü hissederse kütük gibi bakarım,aklıma diyecek hiçbir şey gelmez.

21.Ultra ultra hassas bir rezil olma/aşağılık kompleksim var.Biri beni rezil etsin sinir krizi geçiriyorum,içimde kuvvetli bir nefret dalgası saatlerce kol geziyor.

22. Eğer bir işte mükemmel olmazsam kendimi o işi yapabiliyor saymıyorum.

Ben fazla mı psikopat-mal durmaya başladım aksdşk

23.Çok yapışkanım ;w;" Birinden hoşlanırsam -elimde tutma içgüdüsüyle mi nedir- acayip bir yapışma potansiyeli sergileyip insanları bıktırıyorum.Sonra kendimi zırt diye geri çekip ölümüne soğuk oluyorum.Böyle şeylerde dozajı pek tutturamıyorum ;A;" *destined to be forever alone*

24.Blogger'dan biriyle gerçekten iyi arkadaş olmayı çok istiyorum.

25.Sanırım dışarıdan fazla soğuk ve kendini beğenmiş duruyorum ;_; Tabi bilmiyorum birilerine sormam gerek.İnsanlar konuşursam insan gibi davranabildiğimi anlıyorlar sanırım ama çakamadım ;A;

Ee..Bence yeter.Aklıma bir şeyler gelmiyo o yüzden abuk subuk şeyler yazıyorum =,= Zaten baaaya bir içimi döktüm sanki. Hem öküz gibi oldu. UNAZO-SAMA EĞER BUNU GÖRÜRSEN BEN DE SENİ MİMLEYECEM KIZIM .^. İnsanları tanımayı severim hem U.U

Psikopat Nayt'ınızdan bu kadar! Lütfen küfredip benden tırsmayın,ben hepinizi çoh seviyorummm ;A;!Hayırr gitmeyin!Bırakmayın beni!Düzelebilirim!Gitmeyinnnn~

*and in the end, she became forever alone indeed,as she was destined to be*





16 Temmuz 2012 Pazartesi

Abuk Rüyalarım

Size bir tavsiye çocuklar:
Sakın ola,sabahın 8'inde Avenged Sevenfold'un baterisine ritim tutmayın.
Özellikle de bacağınızla.
Çünkü kulaklıklarınız takılı olduğundan bacağınızdan çıkan şapşap sesleri duyamıyorsunuz ve ansızın anneniz kapınızı açtığında boğazlandığınızı ya da odada başka birinin olduğunu düşündüğü ortaya çıkıyor...
Sadece öneri canım...Öneri yani.

Bir şeylerle meşgul olmazsam giderek kötü olacağım lan.Zaten garip bir rüya gördüm,şu Suriye/Savaş zıkkımı  beni etkiledi mi nedir..Ama yemin billah yaşadım o savaş psikolojisini ben rüyayla.Mal mısın diceksiniz de vallahi yaşadım abi.. Gerçek hayatta zırlıyo muydum bilmiyorum da rüyada boyuna ağlıyordum.Rüya görürken gerçek hayatta da ağlamak berbat oluyor zaten.İçiniz dışınıza çıkıyor,harbiden geberiyorsunuz.Gerçekten birşeyler olmuş da siz ağlarken zaman geri alınıp o anda siz uyanmışsınız gibi..

Valla bir okuldaydım ama...Benim okulum değildi o okul.Yine de lise bahçesiydi..Bi anda birileri geldi,maytap mıydı..ne maytapı lan =_= molotof kokteyli atmaya başladı bir grup.Bi şekilde ordan kaçtık -ben ne mantıksa helikopterdeydim zaten anacım f.f.- ama etraf kan gölü olmuştu.Kimin gebere kaldığını hatırlamasam da takmadığım birileri olduğundan eminim ama boyuna zırladım "hıı olamaz hayır ;A;" diye.

Sonra bi bara geldim asdjasl Orda Rusumsu bi oğlan buldum..Sevgilisinden mi ayrılmıştı .-. anlamadım.Beni uyuz ediyordu.Bende "daha demin okulumdan 4 kişiyi kaybettim susarsan hani.." gibisinden bişe dedim ve yine kezban gibi zırladım aldkaşsldkşl O da "pardon abla" oldu aslkdsşld

RÜYANIN GARİP KISMI BU DERSENİZ..IIH.BEKLEYİN

Sonra evime geldim =_= AMA NE MANTIKSA O MOLOTOFÇULAR DA BENİM EVİME GİRMİŞTİ.Sıra olmuşlardı..önce kafalarına silah mı ne doğrulttuysak laf dinliyorlardı da sonradan evi yakıp yıkmaya başladılar.Koşup biyere saklandım...Bir yandan annemle kardeşimi öteki odada bıraktığım için üç buçuk atarken telefondan 155'i çevirdim...

Bu numara kullanılamıyor dedi =_=

EVET BUNU DEDİ

Sonra haliyle "...NE" olup birkaç kez daha aradım.Birinde numara meşgul dedi...Birinde ben mi kapadım ay ne diyeceğimi unuttum diye ksşdlkasş Sonunda ulaştığımda kadın beni tınlamadı mı,anlamadı mı bilmiyorum da polisten hayır yoktu yani.Yalnız var ya,polisler ölümüne uyuz etti beni.Bir de nasıl bir arama telaşındaysam o kadar uğraşmıştım ki uyandığımda telefonumu kontrol etme ihtiyacı duydum gerçekten arayıp aramadığımı öğrenmek için...

Neysem.Dışarı çıkıp baktım sonradan molotofçu hacılar bacılar gitmişti...Zaten ne mantıksa biara kaçmak için balkonumdan atlamayı düşünüyordum ki SÜREKLİ RÜYALARIMDA BU SEÇENEKLE KARŞI KARŞIYA KALIP BAZEN DE YAPIYOR VE ACI ÇEKİYORUM =_________= İşaret mi lan bu.Ne istiyorsun evren benden?!

Sonra en mantıksızı olacak yine o okuldaydık..Ama bizim okulla başka bir okul savaş halindeydi biz askerdik öğrenci olarak =_= Fakat ne kafaysa herkes aynı alanda su savaşı gibi savaşıyordu..Zaten hangi okuldan olduğun anlaşılmıyor bir kere asldkslşad Biara gittik düşmana bizi kendi okullarından sandılar "...HIHI EVET" olduk -________- Ayriyeten onu geçtim  maç izleyip maç bittikten sonra savaşa döndüğü oldu adamların...

En sonunda nolmuştu,biz Ninja'yla gerçek hayatta da aynı okulda okuyunca rüyamda onunla  birlikteydim tabi.Naptım,kantinden Pringles ister misin mi ne dedim aslkaslşkdş Sonra barış oldu gibi bişe de söylememe gerek yok sanırım:

ÖLÜMÜNE ABUK RÜYALAR GÖRÜYORUM.

Ki ben cidden kendimi bildim bileli adam akıllı bir rüya gördüğümü sanmıyorum.Genelde çok rüya gören bir tip de değilim,ama ne zaman rüya görcek olsam saçma ötesi oluyor.Ha tamam,rüyalar zaten saçma olur.Sultaniye'nin pacman'den kaçtığı rüyaları vardı gülmekten öldüğümü bilirim.DA BENİM RÜYALARIN BİR SINIRI OLSA KİMSE ÖLMEZ BENCE.

İlkokul bebesi halimle şehre zombi çıkartan,babamın kafasını kesik gören, siyah bir ekrandan bir el çıkarıp "bana itaat et" dedirten -ki bundan nasıl etkilenmişsem beni hastaneye götürüp beyin dalgası zıkkımına mı ne baktırtmışlardı da hiçbişe hatırlamıyorum- bir malım ben.İleriki yaşlarımda da alice harikalar diyarına gidip orda YİNE babamın kendini öldürdüğünü gördüm,birinde bir düğünde babamı bir katil öldürdü gibi bişe oldu *nasıl görünüyor bilmiyorum ama HAYIR BEN BABAMI ÇOK SEVİYORUM ;A; YEMİN EDERİM.fakat hangi akla hizmetse dakka başı o ölüyor .-.*.Başka bir rüyada yine zombiler şehri ele geçirmişti ama HER YER çikolataydı...Koşuyordum yanımdan çikolata tavşanlar geçiyordu... Zaten ne mantıksa Sheri'nin evine koşuyordum -ev 25 km uzakta beyler,anlayın maraton koşucusuyum U_U- ki apartmana girdiğimde asansörlerinin de çikolatadan olduğunu ve onu yemeyi düşünüp sonra yere düşeceğim gibi bir mantık yürütmemi geçtim *Sheri bunu ona anlattıktan sonra "sakın asansör düğmemi yeme nayt!hayır o kattan uzak dur!" gibi güzel şakalar yaptı* Sherilere geldiğimde babası zombi çıktı ve tam ölecekken ben msnden kendi evime ışınlandım..

Bunun dışında evimin olduğu sokakta zifiri karanlıkta bir katilden kaçtım *ki ben ölümüne kötü koşarım lsdkl nedense rüyalarda süzülerek koşuyorum*, biara yine aynı sokakta puslu sisli bir gecede hayaletlerden kaçtım ama gel bak hayaletler meğersem kapı aralığından geçebiliyormuş...Allahtan tam s*çacakken uyanıyorum..

Ama neymiş efendim,bir yeşil alanlar,koyunlar kuzular,daş çocuklar filan...Yok abi bende böyle şeyler.En kötüsü hiçbi şekilde hayal dünyamı göremiyorum rüyalarda.Karakterlerimi filan..Rüyamda onları görsem ne güzel olurdu ama yok..Çok nadir insan görüyorum,ki eğer insan görürsem de bunun nedeni %98 onlarla kavga ettiğim ya da aram bozuk olduğundan kafama taktığım içindir.Onun dışında hep mıçık durumlardayım,hep s*çık durumlardayım..

Ha bir de  rüyalarda çıplak kalma durumu var,İSTERSENİZ ORAYA HİÇ GİRMEYELİM.Dayanılacak gibi olmuyor..

Uyku düzenim yine geri çevrildi,Batman hislerim geri döndü,yine bir yarasayım.Saat sabahın 10 u ve şimdi yatıyorum U_U Kim bilir,belkide cidden güzel bir rüya görürüm ;W;

Zaten teyzem pijamalarımın striptizci kıyafeti ya da playboy kızı gibi durduğunu söyleyip gülme krizine giriyor...Efkarlıyım.

(Evet,yazıya harika girdim ve harika bitiriyorum)

Not:Pijamalarım masum.Yanlış anlaşılmalar olmasın.




13 Temmuz 2012 Cuma

Psychotic 1,2,3

Üç şey.

1.Yine uyku düzenimin içine ettim.
2.Placebo kesinlikle akıl hastası yazılar yazmak ya da kafa bulmak için harika müzikler yapıyor.
3.Belki de içimdeki aşk acısı temalı fikirleri delilikle birleştirmesem hoş olacaktı...

Evet cadılar,işte müzikleriniz:


                                                                 Song to say goodbye


                                                                     The bitter end


                                                                             Meds 

Ve işkenceniz-yani randomınız.

(Not: Selene o kadar ruh hastası bir kaçık değil =A= Sadece 3. kitapta accık çook azıcık minnacık kafayı sıyırmış oluyor o kadar.Ama geçicek.Ninja da bana "Uzatma kadın bunalım bunalım sıkar insanı okuyamam ben =_=" yapmıştı biara ki haklı,bundan sonra bitirip adam akıllı şeylere geçiyor ve edebi psikologluğumu rafa kaldırıyorum.Ahh...Sanırım içimde ailem tarafından psikologluk hayallerimin yok edilmesinin hüsranı var o_O Kendimi bir şekilde bu konuda yazarken geliştirmeye zorluyorum ama ne yaptığımı anlayabilmiş değilim.Tek bildiğim sadece bu tür duyguları yazmayı çok sevdiğim.)

Ha buarada...Nolur James x Selene shipleme olasılıklarınızı ortadan kaldırmamış olayım Allahım noolur ;_;" İnşallah öyle bir halt etmemişimdir.

He evet işte James alsdkjl Uzun zamandır bahsetmem gereken ama bu aralar takmaya yeniden başladığım Selene'nin sevgulusu. Gerçi burdan kütük gibi duruyor ya neyse.Bi dakka o zaten kütük...Herr neeyse.





Klasik bir başlangıçtı. Her hikâyede olduğu gibi eli yüzü düzgün bir genç adam, güzel sevgilisini ziyarete gidiyordu. Elindeki beyaz sümbüllerle, özen gösterilmiş kıyafetiyle ve sahip olduğu bütün iyi niyetle herhangi bir ayrıcalığı yoktu tekdüze karakterlerden.

Fakat sevdiği kız hastaydı, hem de çok.

Sahip olduğu hastalık ölümcül değildi. Kısıtlı bir yaşam süresi kalmış filan da değildi. Onu sakat bırakan belirli bir faktör de yoktu ortalıkta. Yaşamdan usanmıştı sevgilisi. İçlerinde bulundukları hayatın kurbanıydı. Yaşamak zorunda kaldıklarıyla, elini kana bulamanın zorunluluğuyla, kendini unutmanın, bir zamanlar sevdiği her insana şimdi nefret kusmanın verdiği acıyla… Tükenmişti. Ona bahşedilen hayat şimdi emiyordu sahip olduğu bütün enerjiyi. Mutluluğu sanki bir günahmış, bir suçmuş gibi… Çalınmıştı ondan.

James kapıyı hafifçe tık tıkladı. Kapıyı açan koyu kumral,30’larının sonunda bir hemşire James girdikten sonra ricası üzerine dışarıya çıktı ve kapıyı sakince kapattı.

Başrol kızımız, odaya girildiğinde sol tarafta bulunan ve yerle arasında en fazla yarım metre olan devasa pencerelerin önündeki deri koltukta uzanıyordu. Bacaklarını ve kollarını koltuktan sarkıtmış, iki büklümdü. Kafasını arkaya atmıştı ve boş bir ifadeyle pencerelerden ruhsuzca akan yağmuru izliyordu. Uzun kumral saçları neredeyse yere değiyor, genelde olan dümdüz şekillerinin aksine biraz dalgalı duruyordu. Çıplak bacakları odanın ısısına rağmen diken diken olmuştu. Altında sadece siyah bir iç çamaşırı ve üstündeki siyah askılı tişörtüyle güzel bir belayı anımsatıyordu bütün görüntüsü.

James dalmış olduğunu düşünse de kız camdaki yansımasından onu izliyordu. Yavaşça kafasını çevirip ona baktı. Göz çukurları çökmüştü, yüzü soluktu. Klasik bir hasta görüntüsü olsa da, bu imaj her şekilde karşıdaki kişiyi etkiliyor, canını acıtıyordu.

Selene birkaç saniye James’e o pozisyonda, o ifadeyle baktı. Sonra yüz kasları yukarı doğru kasıldı ve tüm yüzünü kaplayan bir gülümseme yayıldı suretinde. Havada olan bacaklarını yere indirip kalkarken James de getirdiği çiçekleri yanındaki ahşap masaya koydu. Odaya bakıldığında beyaz ve aralara koyu gri tonları ile deri ve ahşap malzemeler kullanıldığı görülüyordu. Modern bir görüntüsü vardı, uzun ve biraz alçak çift kişilik bir yatak ve birsürü, birsürü ilaç bulunuyordu. Saldırı amaçlı kullanılabileceğinden olacak, pek fazla eşya yoktu. Tek bir resim bile yoktu, duvarlar bomboş kalmıştı. Işıklar sesle çalışıyor olmalı ki, her hangi bir lamba da gözükmüyordu. Oda zaten yağmurlu hava yüzünden biraz loştu ama mimarisi de kasvetli olmaya çok fazla elverişliydi. Sadeliğin ve sessizliğin getirdiği bir delilikti bu.

Selene ayağa kalktığında önce biraz sendeledi ama James yetişemeden düz durmayı başardı. Yavaş adımlarla ona doğru ilerliyordu ama yine de yamuk yumuk yürüyordu… Sanki uyuşturucu çekmiş ya da her an alkol komasına girecekmiş gibi bir hali vardı. Şayet James bir dağ halini alan ilaçlara yandan bir bakış attığında kendi şüphelerini cevaplandırmış oldu.

Selene dibine kadar gelip ona sarıldı. Açıkçası James’in bunu beklediği söylenemezdi. Selene’nin bunalım hallerini yaşamıştı. Kötü hissediyorsa ve bunun sorumlusu James ise: Ya onun yüzüne bakmaz ve gitmesini söylerdi, ya kızgınlıktan köpürmüş bir şekilde ona parlardı, ya da konuşacak kadar sakin olup duygularını aktarırdı.

Sarılmaysa, tüm bu evrelerin son basamağıydı. Bu nedenle James göğsüne gömülen yüzden ne kadar hoşnut olsa da rahatsızlık, şüphe ve en çok da endişe baskın gelmişti. Yine de Selene’yi geri ittirmedi, aksine ellerini her an geri çekebilirmiş gibi kızın beline sardı. Zaten az süre sonra Selene de geri çekildi ve kafasını kaldırıp sevgilisinin yüzüne baktı. Aralarında neredeyse 10 cm gibi bir fark olsa da kafası yine de biraz yukarı kayıyordu. James kızın yüzünü yakından görünce kalbinde garip bir his oluştu.

Bazen yeterince şanslıysanız  -ya da kim bilir, yeterince şanssızsanız- gerçekten çok ama çok sevdiğiniz bir insan bulursunuz. Ama içinizdeki her haliyle gerçek sevgidir, geçici bir beğenme ya da kısa zamanlı bir dostluk değil. O kadar seversiniz ki, tıpkı bir annenin çocuğu yaralandığında ona kıyamaması gibi, siz de sevdiğiniz insanın zarar görmesini hiçbir şekilde istemezsiniz. Bir ağlaması, canının yanması, yaşadığı şoktan dolayı titreyen ellerini görmek sizi altüst eder. Tepetaklak olur beyniniz, kalbiniz ve dolaşım sisteminiz allak bullaktır. Yaralanmaması için elinizden geleni yaparsınız. Ama o bir şekilde yaralanır. Ve siz…

Siz kahrolursunuz.

James’e olan şey de şuan tamamıyla buydu. Bu duyguları hissediyor, kafasında bu düşünceler dolaşıyordu. Selene’nin görüntüsü hastalıklıdan da öteydi, mahvolmuştu. Tek kelimeyle sağlıksızdı. Sadece vücudu değil, ruhu harap olmuştu.

Vücudu demişken, ruhuna yaklaşamasa da o da kötü durumdaydı. Vlad’le oldukları zamandan kalma çürükler ve kesikler her yerindeydi genç kızın. Güzel ve taze tenini lekelemek istercesine asılmışlardı orada. Şekilli dudakları ve ufak elleri kurumuş, yara olmuştu. Kemikleri biraz daha ortaya çıkmıştı. Ölüm yanından geçip gitmiş gibiydi, ama fazla yakından geçmişti sanki. Güneş bir daha yüzünü göstermemek üzere terk etmişti adeta Selene’yi. Teni hayalet gibi soluktu.

Bunlar James için sorun değildi. Selene’yi ister inanın ister inanmayın, her haliyle güzel buluyordu. Kızın şuan ki hali bile ona yaralı bir meleği anımsatıyordu. Cümleler ne kadar abartılı olsa da, kıza o kadar âşıktı.
Tek umursadığı acıydı. Kızın çektiği ıstırap. Bütün o can çekişmeler.

Ve hepsinde, Selene’nin bunları tek başına yaşamasıydı onu en çok rahatsız eden.

Selene’nin yüzünde yine o sinir bozucu gülüş vardı. Kim bilir, belki de hayal gördüğünü sanıyordu. Her şekilde,  maskeli bir mutluluk sergiliyordu ama. Mutluluğu ham olsa, James bu kadar irite olmayabilirdi. Bu mutluluk değildi, deliliğin getirdiği trajikomediydi. Olan bitenlere karşın elinden gelenin sadece gülmek olduğu bir durumdu.

Ya da sadece ilaçlardan kafa bulmuştu. James kendisini görüp görmediğinden emin bile olamadı bir an. Belki de şuan James yerine bir zebra gördüğünü filan sanıyordu, olamaz mıydı yani?

“James,” Tamam zebra görmüyordu “Burada ne işin var?”.

Sesi biraz çatlamış ve uykudan yeni uyanmış gibi çıkıyordu. James bu ses dışında kızın gözlerine biraz takılsa da cevabını fazla geciktirmedi. Kızın gözleri… Bir şeyler diyordu ona sanki. Selene’nin ağzından çıkaramadığı sözcükleri anlatmak onlara kalmıştı belki.

“Seni merak ediyorum.” Ne kadar âşık olursa olsun, James romantizm adamı değildi. Kaba saba da değildi ama kafasında bir sürü düşünce dolanıyorsa ağzını genelde oto pilota verirdi. Bu durumlarda konuşmak favori uğraşı olmadığından, hislerini en sade bir biçimde dile getirip karşısındakinin konuşmasına izin verir, onu incelerdi.

Selene mutlu olduğunu belirten ve öncekinden çok daha az kaçık bir görüntüsü olduğu kesin bir şekilde tebessüm etti. Şuan sadece yorgun duruyordu, her an yere yığılacakmış gibi.
Şayet aniden enerji dolmuş gibi çocukça hareketler yapmaya başladı. Kendi etrafında dönerek bir tur attı ve kahkahaları sevimsiz odada yankılandı.

“Ee hapishanemi nasıl buldun?” Birden yapmacık bir suçluluk ifadesi takınıp elini ağzına götürdü. “Ups, pardon. Yani rehabilitasyon odamı.”.

James etrafa bir kez daha göz gezdirip elini ahşap masaya sürttü. “Bilmem. Fazla-“
“İğrenç, korkunç, sıkıcı, suratsız hemşirelerle dolu.” Selene bunların hepsini masum bir görüntüyle liste sıralar gibi söylemişti. “Bayıcı.” Dedi James. “ Bunaltıcı. Fazla havasız.”.

Selene elini sallayarak geçiştirir gibi yaptı. “Ahh uyuz cadı 1 ve uyuz cadı 3 kaçacağımı düşünüyorlar da ondan, uyuz cadı 2 pencereyi açmaya kalkışınca onu durdurdular... Ben de açmayayım diye kilit taktılar.   Sadece beni gezmeye çıkardıklarında odaya hava aldırıyorlar.”.

Selene kendini sırtüstü yatağa attı ve rahatladığını belirten bir ses çıkardı. Ayaklarını sallamaya başlarken gözlerini James’e çevirdi. Parlayan yeşil gözlerindeki endişe çok rahat görülebiliyordu. Dudaklarını büktü ve aynı çocuksu tonla konuşmaya başladı.

“Söylesene neden diğerleri de gelmedi?”.

James hafifçe kaşlarını çattı. “Gelemediler… Hepsini olası ziyaretçi listesinden silmişsin.”.

“Ahh evet doğru ya. Unutmuşum.” Selene kalkıp oturur pozisyonda durdu. “Var ya, aslında seni de silecektim.” Dedi James’e sanki çok normal bir şeymiş gibi.

Sonra ayağa kalktı ve hala kaşlarını çatmakta olan oğlana doğru ilerledi. Elini yanağına koyarken yine o sakin tavrına büründü. “Ama gözlerini görmezsem üzüleceğimi düşündüm. Biliyor musun, bitki bile görmeme izin vermiyorlar.” James’in getirdiği beyaz sümbülleri işaret etti. “Şu çiçekler var ya, uyuz cadı 3 gelince onları çöpe atacaktır. Ama yine de çok teşekkür ederim.”.

James tez ama yine de nazik bir hareketle Selene’nin bileğinden tuttu ve yüzünden çekti.

“Selene, iyi değilsin.”.

Kız alayla güldü, mutluluk maskesi düşmüştü. Hatta bunu bekliyor gibiydi.
“Hah, nereden anladın acaba? Bilmem belki de 3 hemşireyle akıl hastanesi imajı veren bir odaya kapatılmamdandır. Ya da dur bekle, hastalıklı görüntümden olmasın? Ayna olmadığından sadece camdaki yansımamla yetiniyorum ama tipimi tam olarak görebildiğim söylenemez. Hilkat garibesinden çatlak karı’ya kadar bir numara verebilirsen belki nasıl durduğumu anları-“.

“Sus.”.

James’in tutuşu elinde olmadan sertleşiyordu ama bunu fark etmedi. Kabul edilemeyecek sözler, deli ve masum tavırlar, öfke ve aşağılama. James doktorlardan gerçekten nefret ediyordu. Tıbbi mekânlardan da. Travma geçirmiş bir insanı bu çeşit bir odaya kapatmaları saçmalıktı. Onu iyileştirmeye değil toplumdan resmen uzak tutmaya çalıştıkları için Akademi’ye mi, şuan ki tavırlarından Selene’ye mi, elinden hiçbir şey gelmediği için kendine mi kızsın bilemiyordu.

En sonunda Selene gözlerini kısıp hafifçe inlediğinde James şaşkınlıkla kızın elini bırakıverdi. Bileğinin iğne girişleri yüzünden mosmor olduğunu unutmuş dakikalardır orayı sıkıyordu.

Selene morluklarına bir de kızarıklığın eklendiği bileğini ovuştururken James’i akıl almaz bir suçluluk duygusu sardı. O bileğin renkleriyle uyumlu şekilde mosmor olmuştu şimdi. Ne yapacağını bilemez haldeydi, içini bir panik sardı. Kendini sakinleştirip hareket etmeme kararı aldı. Belki de Selene’yi ziyaret etmenin zamanı henüz gelmemişti.

Kekeleyerek özür diledi. Seleneyse umursuyor gibi durmuyordu. Kaşlarını çatmış, suratında huysuz bir ifade vardı. Bileğini ovalamayı bırakıp arkasını dönerek koltuğuna geri oturdu. Bu sefer sırtı James’e dönüktü ve ne kadar camda yansıması olsa da kafasını kollarına gömdüğünden yüzü belli olmuyordu.

James içinde kendine karşı gitgide büyüyen öfkeyle gitmeye karar vermişti ki bir ses duydu. Kalbini yeniden burkan bir ses. Yumuşak ve ağlamaklı. Yalnız ve korkmuş.

“Ben… Bir hata mıyım?” Selene yüzünü James’e çevirdiğinde, sevgilisi şok oldu. Ağlıyordu. Birden bu kadar aciz ve kırılgan olması James’i adeta felç etmişti.

Oğlan içindeki dehşeti bastırmaya uğraşıp yüzündeki soğukkanlı ifadeyi geri döndürerek kafasını yana salladı.

“Peki… Gereksiz miyim?”.

Bir kez daha kafasını sağa sola sallarken bunu yapmak artık James’e zor geliyordu. Tüm kaslarının eridiğini hissediyordu. Üstüne binlerce yük bindiğini, tüm uzuvlarının ve kalbinin ağrımaya başladığını. Ona sarılıp her şeyin geçeceğini, bittiğini, aslında ne kadar güzel ve değerli olduğunu bilmesini istiyordu. Ama dudakları açılamadı bir türlü.

Kız hüzünle gülümsedi. “O halde neden var olmamam gerekiyormuş gibi hissediyorum?”.

Birkaç kristal gözyaşı daha yanaklarından süzülürken kapı çalındı. Ama evet denmesini bile beklemeden, çalmasıyla içeri giren hemşire James’in zaten tıbbi çalışanlara olan nefretine gerekçe sağlamış oldu.
“Üzgünüm,” dedi yapay bir özürle hemşire. Belki de Selene haklıydı, kadın gerçekten uyuzdu. “İlaç vakti geldi, siz de sürenizi doldurdunuz.”.

Selene gözyaşlarını silip koltuktan kalkarak yatağına uzandı. Hemşire bir şırınga çıkartıp bir iki ilaçla uğraşırken kız kapının yanında duran gence bir bakış attı. Uyuz hemşire işini bitirmiş şırıngayla Selene’nin yanına oturdu. Batikonlu pamuğu gelişi güzel sürdü ve eski delik yerlerine bir kez daha o metal ucu umursamadan sokuverdi. Selene önce acıyla gözlerini yumdu, daha dinmeye vakit bulamamış gözyaşları yanaklarından bir kez daha aktı. James elindeki kapı kolunu sıkarken kız ona bakıp yaşlı gözler ve ağlamaklı bir ifadeyle tebessüm etti. Hemşire şırıngayı çıkarıp akan bir iki damla kanı silerken ilaç hemen etkisini göstermiş ve Selene’nin göz kapakları kapanmaya başlamıştı.

James’e son bir kez gülümsedi ve uyuyakalmadan önce dudaklarından sessizce dökülen tek bir sözcükle perdeyi kapamış oldu.

“Hoşça kal.”.



BEEENCEE HEM DELİLİK HEM DE ORMANTİZM KOTAMI YETERİNCE DOLDURDUM aksdşlskd hemde hayat boyu =_= ahh saat dokuz olmuş..kahvaltı edip yatsam iyi olacak.BAY BAY >3<