29 Haziran 2012 Cuma

Linklerden gelen ölüm

Yoh yoh Zelda'daki Link değil. (Ne saçmalıyorum ben...Zaten sizin de anlamayıp kendinize aynı soruyu sorduğunuzdan eminim =0=")

Şimdi efendim...buarada ben size hala bir takma ad bulamadım Ninja ve Sheri'nin yaptığı gibi. Ben de size küçük cadılarım diyeceğim,Lady Gaga'nın Little Monsters'ı gibi bir şey olacaksınız,bence kendiniz karar verin ._. O değilde benim blog adım zaten çaresizlikten konmuş bir ad zaten. Hala içimde bir değiştirme umudu vardır,ahh ah ben neden böyle abidik bir ad koydum diye.

Geçen yayından kalma iki konum vardı müzik ve oyunlar diye onlardan bahsedeceğim şimdi u.u Ama canım müzikten başlamak istemiyor bu yüzden oyunlardan giriyorum <w>.

Ha evet,bir de başlıktan anlaşılacağı gibi bir sürü link verme gibi bir olasılığım var ve bu yüzden küfretmeyeceğinizi umut ediyorum o.o"

Eveet, bilgisayar/video oyunları. Şimdi ben Gamer Girl seviyesinde bir hatun değilim,öyle "oyunlara bayılıyorum 7/24 oynarım süperim vuhuww o yea bebi" gibi bir izlenim yaratmıyım... Ninja'nın arada yaptığı gibi Level bile almam.Ama bazen sevdiğim ya da merak ettiğim oyunlar çıkıyor,ben de alıp oynama çabalarına giriyorum. Oyun türü olarak fantastik oyunları seviyorum. FPS di savaştı öyleleri ilgimi çekmiyor.Böyle zıpladığın, ilginç silahlarla (ne biliyim bıçaktı, dönüşümlü koldu,portal cihazıydı) canavar biçip oralara buralara uçtuğun oyunlar var ya.Hah işte onları seviyorum ben U.U

Sevdiğim/İlgilendiğim oyunlara gelirsek;

Benim ilk oynadığım oyun (Kaç yaşındaydım ki..5. sınıf mıydı 6 mıydı neydi) Hello Kitty:Roller Rescue aklsdkasdkş Tamam adı kadar kötü değil.GAYET EĞLENCELİYDİ BİR KERE!

  

Tamam nerden sıyrılıp kurtulabilirim bilmiyorum da güzel oyundu cidden.VALLAHA BAK TAT! Tabiki sonradan windows 7 filan çıkınca oynayamaz oldum eski sürümde çalışıyodu...Yine de anıyorum...

Daha sonra Shrek oynadım (buydu sanırım), sanırım bir de Narnia vardı.




















O değilde ben bu resimleri düzgün koyamıyorum...
Narnia güzeldi ama,CD'sini kaybetmeyip bulsam yine oynardım.Aslında çaktırmayın diğerleri de güzel de olmayan itibarım ölmesin diye burdaki en düzgün gözüken Narnia olduğundan diyorum U.U Aa boşver ne itibarı,hepsi güzel bi ara bi şans verip oynayın derim ~=O=~

Tamamm bunlar 3 yıl önceki oyunlarımdı.Şimddi asıl davaya gelelim U.U

Alice:Madness Returns




                            Diş doktoru randevunuzu bir daha kaçırmayacağınızdan eminim =w="

Ha ben,Alice Harikalar Diyarı'nı acayip mal bir hikaye olarak gören bir insanım.Deli saçmasını geçtim kelime anlamıyla saçmaydı orijinal hikayesi.Tim Burton'ın filmini izlemedim ama orijinal halinden tiksindiğimi söyleyebilirim.

Bu oyunu kesinlikle Alice'in temasına yeğlediğimden çok sevdim.Bir normal bir de nightmare seviyesini oynayıp 2 kere bitirdim. Ha grafikleri ağız yardıracak boyutta değil,dünyanın en iyi oyunu da diyemem.Ama kesinlikle güzeldi.Trailerları sizi caydırmasın,o kadar iğrenç ya da ürkütücü değil.Bitirdiğinizde "_ _ _ yalancı trailerlar" konumuna geliyorsunuz.

Her şeyi geçtim OĞLUM İNGİLİZ BUNLAR!OYNA HEMEN! asdjlad şaka şaka.

Assassin's Creed/Brotherhood/Revelations

Assassin's Creed 1


(Brotherhood'un orijinal trailerını paylaşmadım BENCE BU ÇOK DAHA İYİ asdjkal herifler harikulade yapmış yarılmıştım gülmekten)

                                            Revelations (Burda İstanbul'a da gidiyonuz haa u.u)

Assassin's zaten dünya çapında ünlü bir oyun.Grafikleri muhteşem.Ki benim gibi grafik hakkındaki bilgisi (ki sadece gözüme nası gözüktüğüyle orantılı olduğunu da varsayarsak..) sadece iyi kötü orta olan biriyseniz bu oyunun grafiklerinin ne kadar güzel olduğuyla ilgili bana hak verirsiniz diye düşünüyorum U.U

Bende ilk iki oyun ve Brotherhood var ama grafikleri bilgisayarı öküz gibi kastığından oynayamadım...Çözünürlüğü kıstım ama pek yemedi. Yine de bir abuk duruyordu ve ben de daha iyi bilgisayarlarda oynamak üzere rafa kaldırdım.Umarım birgün oynayıp ölümüne zevk alırım ;w;

Ha şimdi "Bir de PC'de mi oynuyorsun sen paçoz?! Ahaha" olayı varsa sizde bana karşı şöyle açıklayayım.Ben  7. sınıfta zekiye gibi gidip Wii aldırdım babama.PS3 varmış bi de yaptı kulağımı kapayıp Wii'ye sarıldım...*iç çekiş* Şimdi geçmişteki beni bir yerde bulup yakalarsanız getirin de ağız yüz dalayım nolur bakın.

Bu oyunların hiçbiri Wii'ye olmayınca -en azından Türkiye'de.Yurt dışında var mı bilmiyorum ama oradan getirtmeye de ölümüne üşeniyorum- ben de mal mal kalıp PC'de oynuyorum tabi.Ama açıkçası halimden mutluyum.Bir de bilgisayar kasmayaydı iyiydi...

Prototype


Valla bu oyunu gezerken görmüştüm.Direk kapağı ilginç gelmişti. Daha almamış olsam da bir şans vermeyi düşünüyorum u.u 2. de çıkmış ama çok üşendim trailerı paylaşmaya affedin TwT"Şayet pek bir güzel duruyordu o da.

Portal/Portal 2

           
                                                                            Portal 1


                                                                         Portal 2


Ben burdaki robotu çok sevdim OAO (-İngiliz aksanından mı =_____=? -Haayırr >_< Tamam belki biraz .w.") Acayip tatlı/komik ama tabi GLaDOS'u uyandırdığı için Sheri biraz küfretmişti...Sonra o da sevdi sanırım o.O Emin değilim...

GLaDOS:How have you been?

İngiliz aksanlı robot: I think she likes you <.<

GLaDOS:I've been reeeally busy being dead,you know,after you murdered me!

İAR:YOU DID WHAT?!


Ya ben gittim geçenlerde aldım Portal'ı. (Buarada neden mi oyunlara kösülüyorum indirebilecekken? 1.İndirme konusunda kendime HİÇ güvenmiyorum askdlak 2.Bende öyle bir huy var.Kitap okuyacaksam bile arkadaşımdan almayıp gidip kendisini alarak mallık ediyorum.İlla kitaplığımda bulunacak yani o şey.İş bu olunca ben de gidip oyunu kutusuyla alıyorum tabi)

Sonra bu oyun kasar benim bilgisayarda diyip bekledim başka bilgisayar bulmak için.Bulamadım elbet.Dayanamayıp geçenlerde indirdim.Sonra bir baktım Portal 2 yazıyor.Öyle bir ekrana baktım,bir oyunun kutusuna baktım.Tam kutuda Portal yazısının yanına yapıştırılmış olan fiyat etiketine eğildim ve kazımaya başlayınca ordan bir 2 rakamı çıktı... *facepalm*

Böyle olunca Portal hakkında pek fazla bilgi veremeyeceğim.Hem Sheri varken benim ne haddime -w- Gidip onun blogundan okuyarak ayrıntılı bilgiyi edinebilirsiniz çocuklar UoU
http://jartiyerlimelek.blogspot.com/2012/06/robot-travmas.html

Herneyse o da olur deyip başladım dün oyuna Sheri de yanımdayken. Sheri GLaDOS diye kafayı üşütük bir robot var onun sesinden tırsardı dün oynayınca hiçbi haltı olmadığını gördü yendi korkusunu U_U Valla güzel oyun Portal,gayet ünlü zaten duymuşsunuzdur. Biraz zeka oyunu kalıbına giriyo evet, dün bizim de yaptığımız gibi bazı yerlerde küfredip NASIL YAPILCAK LAN BU diyerek gameplaylerine bakabiliyorsunuz.Ama eğlenirsiniz bence.

Daha sonra oyun listemde olan fakat paylaşmaya çok üşendiğim ve ilginizi çekerse bakabileceğiniz oyunlar:

God of War (Ne yazıkki PC versyonu yok ;_;)

Bunun da ikincisi çıktı mıydı neydi...Ayrıntısını bilmiyorum da intikam amaçlı tanrıları öldürüyorsunuz sanırım U.U Öyle günlük görebileceğiniz şeyler.Yunan mitolojisi de seviyorsanız ilginizi çekebilebilebilur =0=























Left For Dead/Dead Island/Resident Evil

Üççç güzell zzzombi ooyunu... Aslında sanırım artık zombilerden korkmuyorum ._. Yine de emin değilim. Ünlü olmaları dışında oynamadığım için iyiler mi yoksa hayal kırıklığı mılar bilmiyorum ama ilginizi çekerse deneyin derim <_<

 
left 4 dead

Final Fantasy

Yine oynamadığım için hiçbir fikrim yok bana Ninja göstermişti. Amaa güzel olabilebilur >.> Tabii birrsürü oyunu olduğu için hangisini oynayacağınız size kalmış.

final fantasy 7 pc game


Sonra bir de geriye Diablo 3 (hiçbir fikrim yok sadece adını biliyorum),Skyrim,Grand Theft Auto (GTA) 4 (Sulu pek sever bunu) ,Dragon Age,Crysis 2 (bu FPS mi ya :/ bilmiyorum değil sanırım) filan kalıyor da öldüm ben... Zaten çoğunun ilginizi çektiğini sanmıyorum =A=" Ama hiç yoktan Alice'i ve bir ihtimal Portal'ı sevebileceğinizi düşünüyorum.Yok Assassin's di God of War dı uğraşmak istemeyebilirsiniz anlarım.

VE BİLİN BAKALIM NAPTIM? Evet müzikler bir sonraki yayına ajsdlk Özür dilerim ama her seferinde konuları uzatıyorum ve diğer konuya ne iştahım ne de yerim kalıyor .-. Müzikleri de yarın muhtemelen yazarım zaten.



O değilde sıcaklar accık düzeldi mi nedir o.O?

Sayonara Minna-san <O>!

EDIT:AHH ÇOK ÖNEMLİ BİŞEYİ KOYMAYI UNUTTUM!!

Amnesia diye bir oyun daha vardı. Tam bilgim yok ama hafızanız kayıp olarak bir yere atılmanızla ilgili sanırım ve korku oyunu olarak geçiyor direk.Biz de dün Sheri'yle bakalım dedik ve elimize şöyle bir video geçti:


Oyunu boş verip direk bu videoyu izleyerek ölebilirsiniz...
Ama  gülmekten.İyi seyirler ve hoşça kalın ^o^

28 Haziran 2012 Perşembe

Ortaya karışık <.>

O değilde balıkların nasıl bakacağını göstermek isteseydim bence şöle olurdu: <.> nehehe...ya da bukalemunların.

Tamam çok hoş bir giriş yaptım uwu" Nedense şuan içimde ilginç bir mutluluk var ve bu hiperaktivite olarak bana geri dönüyor ki bu da sadece durduğum yerde zıplamamdan ibaret ama olsun.Sanırım nedeni de internetimin günler sonra geri gelmesi ;W;... Ayrıca ne mantıksa kafam fikirlerle dolu ve bu da güneş tutulmasından da nadir bir olay olduğundan oturup yazıyım dedim.

Elbet fikirlerden kastım bahsetmek istediğim birbirinden alakasız bir sürü şey.Neyse,sonucu göreceğiz =w="

Konu haritamıza bakalım efenim:

Anime takviyesi-Bir öncekiler yetmezmiş gibi

 -Dil şöleni ve bir İngiliz hayranının hazin sonu...


Müzik olmadan ben bir hiçim!
-Vocaloid,cırtlak sesli teknoloji harikaları!
-Glee! Ergenik mi,değil mi?

Gamer Girl: Grafikler size hiç bu kadar güzel gelmedi!


Animelerden girersek konuya,sadece 2 anime ekleyip kapayacağım olayı efenim.

İlk animemiz geçen yayınlarımda hangi beyin özürlülüğüne hizmetse Legend of Korra'yı unutmamdı!!


Affet beni Korra ;_;!

Neysem,bir avatar hayranı olaraktan hangi kafayla hatırlamıyorum ama The Last Airbender bittikten sonra Avatar'ı direk unutuverdim ben.Direk sıkıldım filan,o da neymiş =A= modlarına girdim bir süre sonra. Amma velakin Korra'nın haberini duydum tabi.Yeni avatar hem de kız! vuhuw değil mi. Bir de su elementi favorim olduğundan mutlu olmam gerekirdi yani. Tabi adı garip geldi önce.Korra ne lan =_= oldum,ama sonra dedim..Aang,Katara....Saçma sapuk adlar ne bekliyosun kızım.

Hiçbir beklentim olmadan başladım seriye. Muhtemelen berbat olacak =A= diye,sonra o lafı yedim tabi ben.

Tek kelime etmeden eğer Avatar hayranıysanız ve hala izlemediyseniz kaldırın o güzel popolarınızı ve izleyin direk diyorum U.U Geçen pazar sezon finali yaptılar ve ne diyim,ekranı yedim abi.

  

YEEEY FART BENDER asdkasşldkaşd


"WHHHHHHHUTTT" ifadesi bu oluyor azizim u.u





Olum Aang'in oğlu bu ya ;_; Herkesin öldüğünü düşününce kötü oluyo insan.Ahh ah Tenzin >w< Herif çok komik.Gerçi şahsen kesinlikle işe yaramaz olduğunu düşünsem de yaşlı herif yani.Yine de Aang'den sonra güçsüz geliyo tabi.

Evett Korra'yı da geçersek.Sıradaki animenin adı FAZLA uzun.Ama adı sizi caydırmasın,ağlamak istiyorsanız   harika yani.Allahım sümüklerim aka aka izliyorum yemin ederim.Ki o kadar ağlayan biri değilim animelere.Aslında bu kadar kötü düşününce hiç birine ağlamadım bundan önce =_= En fazla gözümden yaş aktı.

Ano Hi Mita Hana no Namae o Boku-tachi wa Mada Shiranai U.U (O gün gördüğümüz çiçeğin adını hala bilmiyoruz)

HAYIR KAFAMDAN ATMADIM ADI BU >_< =_=.Herneyse,dediğim gibi çok duygusal bir anime.Mendilsiz gidip benim gibi sümüklerinizle başbaşa kalarak izlemenizi önermiyorum.


Amanın çok uzun olcak yine bu yazı ;_; İyisi mi ben oyunlar kısmını apayrı bir yazıda anlatayım sizlere....Napıyım.

Eeevet arkadaşlar.Şimdi eğer sizde ben ve arkadaşlarım gibi aşırı gelişmiş otakularsanız animelerdeki Japonca kavramlar size giderek tanıdık gelmeye başlamıştır.Hatta bir bakmışsınız bir kaç kelime Japonca terim biliyorsunuz O.O! Amanın amanın yoksa deminki cümleyi altyazısız anladınız mı <.<!? Vuhuww tebrikler ^w^!

Açıkçası ben,iki sayısal kafanın çocuğu olarak sayısaldan nefret ediyorum+hiç beceremiyorum.Sözelciyim ben olum! diye geçiniyorum ortalıkta.Ama çalışmayıp arada onları da batırınca morsuyorum biraz.

Amma velakin asla bana sırtını dönmeyeceğine inandığım dal:Diller.Valla seviyorum ben dilleri ne diyim.İngilizceyi tamamen bitirip Japonca ve üşenmezsem Fransızca öğrenmeyi çok istiyorum ;_; Fransızcayı atabilirsin belki de Japonca kesinlikle hayalim ;A;!

Zaten Japon kültürüne hayranız değil mi çocuklar U.U Yani...Siz direk animeleri izliyip sahne arkalarını merak   etmiyor olabilirsiniz gerçi ._." Ama ben seviyorum Nihon'umu be abi ;w; Kısmet olursa gitmek istiyorum hayatımda en azından bir kere ;A;...*acıklı keman sesleri*


Neyse,Japon aşkından başka benim sulandığım bir millet daha var.Tahmin edin bakalım UwU?
Diyeceğim de uğraştırmayayım sizi boşverin.

EVET!DOĞRU CEVAP:İGİRİSU yani ENGLAND yani İNGİLTERE!!


Hani amacım ne...Bilmiyorum. Genelde İngilizler kibar olmalarıyla filan tanınırlar ya hani centilmenlikti asaletti vıttır zıttır.Ondan ısınmış olabilirim ama şu yüzyılda öyle bir şey beklersem avucumu tuzlayıp da yalarım o ayrı mesele.Yine de büyük bir sempati duyuyorum İngilizlere.Özellikle erkekleri pek bir tatlı geliyor ;w; Aksandan vurulan kezban mode activate.

Sanırım İngiltere'ye gitmek Japonya'ya gitmekten çok daha kolay olacağından bu konudaki umutlarımı daha yüksek tutmalıyım...*iç çekiş*
Eğer sizin de gitmeyi çok istediğiniz bir ülke varsa umarım gidebilirsiniz sevgili okurlar ;^;...Bu konu başlığını da çok sevdiğim bir İngiliz'i size tanıtaraktan kapatıyorum.

Charlie Mcdonnell!charlieissocoollike hesabıyla da bilinir.Videolarında kafadan atma şeyler yapıp sizi kendine aşık edebilir U.U Ayrıca eğer aksandan vurulma olayımda benimle dalga geçtiyseniz bunu dinleyip de aynı duruma düştüğünüzde sizleri göreceğim =W= NİHAHAHAH!






O değilde...Çocuk harbiden kamera önünde saçını boyadı...Ahh neyse tatlı işte.



"Wait till it's completely cool." asjdklasdjlajl

En sevdiğim üç videoyu yükledim ama eğer severseniz buradan daha fazlasını izleyebilirsiniz u.u

Tamam...Lanet olsun ki müzikler kısmına da gelemiycem askdlşak.Biliyorum programın yarısından fazlasını kestim ama bir günde iki yayın gayet yeterli bence U.U Zaten çok uzun yazıyorum ;_; Normalde çenesi düşük değilimdir ama her şeyi betimliyim filan derken uzadıya uzuyo =,="

Neysem.Bir sonraki yayında müzik ve oyun konularıyla buluşmak üzere ^w^! Sayonara~

Sıcak...Sıcak...Daha da sıcak olacak ağzına tükürdüğümün


Selamlar… Ee…  İnsanlar?
Bazı sitelerde yazar ya “lütfen insan olduğunuzu kanıtlayın” tarzı şeyler. Ondan yapasım geldi ya neyse.
Yahu bu blogger fazla can sıkıntısı giderme şeysi oldu yav benim için. En sonuncu seçenek olarak aklıma gelirse bir şeyler tıklatıyorum ama…
Her neysem. Bugün neyden bahsedelim…? Bilemiyorum ki. O kadar sıcak ki beynim akıyor, buzluğa koyup danino kalıplarında bekletiyorum, sonra geri kafama atıyorum. Aslında klimam vantilatörüm filan da var ama dışarı çıkamıyorum bu sefer de. Geberiyorum sıkıntıdan evde, zaten ne zaman kalkıp ne zaman yattığımı hatırlamıyorum. Öyle tembel hayvanla yarasanın yavrusu gibi bir yaşam içerisindeyim.

K-on'daki vantilatörün hazin sonu...Kendi vantilatörüme bir bakış atıyor ve sonunun böyle olmamasını diliyorum...


Geçenlerde İstanbul’a gittim akraba düğünü için.Nahan gitmez olaydım. Uçağa kalkmadan önce zaten 1.5 saat uyumuştum. Bi uyandım abi uçağa hiç gerek yok ben zaten uçuştayım kendi halimde öyle sallanıyorum kuleden izin bekliyorum inmek (yere yığılmak) için. Allahtan ev çok yakın 10 dakikada hava limanına gidebiliyorum. Neysem uçağa zar zor yetiştik, zaten biz her yere her zaman geç kalan bir aileyiz. Erken hazırlansak da geç kalıyoruz. Nası yaptığımızı ben de bilmiyorum da olmuyo işte. Babam zaten Redbullsuz kanatlandı havalanarak gittik havalimanına, öyle kargaşa içinde bindik uçağa. Uçakta da uyuyamadım 50 dakikalık zıkkım bir şey diye. Nedense sevmiyorum çünkü şekerleme şeklinde uykuları. Neymiş öle 1 saat 1.5 saat? Ben yatarsam çatırt 12 saat devrilip kalkabiliyorum anca başka türlü kesmiyor. Öyle uyku hayranı da bir hatunum. Utanmasam I LOVE NY tişörtü şeklinde UYUMAYI SEVİYORUM yazılı bir şeyler giyip dolaşacağım.





Neysem havalandık, kardeşim kustu, indik. Öyle normal şeyler. Girdik İstanbul’a, indik taksiden.

ALLAH SENİ KAHRETMEYE  İSTANBUL  O NASI SICAK QAQ?!

Abi yemin ediyorum Konya’dan sıcaktı. Bir kere nemi var ya ondan gidiyosun zaten. Konya’da yağmur yağıyo daha iyi en azından.

Öyle gebere kala gittik babamların arkadaşlarının evine. Normalde çocukluk arkadaşıma gidiyoruz da kıçımda bezleyken mi ne arkadaşmışız olum. Nerden hatırlıyım. Bir tek ona hiçbir zaman bisikletimi vermediğimi öyle olunca da babamlardan papara yediğimi anımsarım o kadar.

Gittik eve böyle, güzel hoş da başım dönüyor benim uykusuzluktan bir şey de diyemiyorum. Çocuğun yüzüne zaten bakamıyorum awkward silence ._. olacağından. Öyle olunca tek yapabildiğim “Aa canım atmasana o yastıkları .w. Tepetaklak durma düşüceksin. Elini ağzından çek” demek oluyor küçük kardeşime.

Öğle yemeğine götürdüler bizi, da ne mantıksa 2’de yemek servisi başlattıklarından 1 saat mi ne bekledik. Deniz kenarında masa da olmayınca hem yemek saatine hem de deniz kenarında masa bulana kadar 3 masa değiştirdik ordan oraya zıplaya zıplaya. Baya komik durduğumuzdan eminim aslında. Sandalye kapmaca gibi bir sahne sonuçta.

Yemeği yedik oturuyoruz.Ben kimseyle konuşamadığım için tek dostum telefonla cebelleşiyorum. Arada bir iki soru soruyorlar gülümseyip usulca kafamı sallıyorum falan. Normal gidiyor her şey. Sonra annem bir anda “Benim kız alışveriş merkezi gezmek istiyo” diyor sallamıyorum. Tabi sonra arkadaşın annesi de “Aa bizim oğlan gezdirsin işte o.o” yapıp hınzır ablası da “Haa evet Cevahir’e gitsinler, Ortaköy’e insinler <.< blablabla *bilmediğim yer ve cadde isimleri*” deyince hönkünüz oluyorum.

 Ya evet, alışveriş merkezi gezmek istiyorum. İstanbul sonuçta, benim için bulamadığım markaların dakka başı karşıma çıkması olayı dışında ilgimi çekmiyor bu şehir. Arada bir denize bakıp ohh mis~ oluyorum ama o kadar yani. Apaçi kafalı değilim ama “Aa ülkemizin tarihi yerlerini gezmeliyiz bilmeliyiz öğrenmeliyiz u.u” yapıp da tüm tatili taşları tabloları gezmeye harcayan tiplere uyuz oluyorum ayriyeten. Küçükken daha ilgiliydim ama artık nefret ediyorum böyle gittiğim yerlerin ünlü yerlerini gezmekten bir şey ifade etmiyor bana. Her neyse tamam zaten oğlan bana AVM gezdirecek iyi güzel demi, ama ah evet şunu unuttum!

KADIN. BEN. UYKUSUZLUKTAN. ÖLÜYORUM.


FFFFUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUU

Aslında çaktırmayın o an ölmüyordum pek ama ileriyi düşünmek lazım canım u.u. Deneyimlerim var sonuçta böyle uykusuz evden çıkıp gün içinde gebere kalmakla ilgili. Sokak ortasında ölürsem ne olacak <A<? Lambalardan geçerken uyuya kalıp düşersem ve arabalar üstümden geçip yüzümü ezerse NE OLACAK  >A>?! (bkz. Saw –da mıydı o sahne… Testere var ya- ‘ın trailerında (ben öyle şeyleri izlemem gülüm uwu ß mal bu kız) öyle bir sahne gördüğümden bu çeşit bir fobim olduğunu sanırım yeni çözdüm)

Tabiki itiraz etsem-diye bir seçenek yok beni dinlemediler bile planı 10 saniyede yapınca. Çocuk da efendi bir çocuk hayır diyemedi annesine. Olur gezdiriyim dedi, ben içten ağlıyorum.


Çıktık lokantadan ikimiz taksiyle feribota gittik. Ayriyeten her şeyi bir de çocuk ödüyor iyi mi =A=. Cüzdanı uzatacam baktım parayı vermiş. Morsup kalıyorum .___. diye. Ayy centilmen aferim lan U_U, diye seviniyim mi; her şeyi yanındaki erkek vatandaşa ödettiren kezbanlardanım ben diye üzüliyim mi =A="?

Bir de sevmem öyle işi. Erkek kadın yerime para verilmesini filan. Millet bana 100 lira köstürebilir, ama ben nedense onlara 10 lira köstürsem içten içe bir morslaşma başlıyor.

Neyse bindik nihayet o bota oturduk deniz esiyor pöfür pöfür laa TWT olmuşum. Artık da konuşmamız lazım çocukla kütüğün teki gibi duruyorum.Bir şeyler zırvaladım.Yok en sevdiğin kitap ne <.<,okulun nasıl o.O,ana İngilizceni mi geliştirdin aferim U.U, …o dediklerinin hiçbiri Konya’da yok _ _ _ derkene indik bu seferde metrobüse (böyle..yazıldığından nedense emin değilim) zıpladık.

Valla zaten kalabalık olmasından tiksiniyorum, bir de bir yere gitmek için 10 tane araç değiştirme olayından nefret ettim İstanbul’un =_=. Hem de ful topuklu giyen bir malım. Kokoş değilim kafanızda abuk bir görüntü oluşmasın >A<.  Benim küçüklükten beri bir topuklu sevdam var aslında. 5-6 yaşında topuklu terliklerle ustaca dolaştığımı hala dinlerim arada babamdan. Bu platonik sevgiye evde de topuklu giyip merdivenlerden Uludağ’da kayak yapar gibi kayarak dizimin içine edince biraz ara verdim elbette ama yeniden sahalardayım şimdi bebeğim \(<o<)/ .

Neyse, kazasız belasız yer bulabilerek Cevahir’e doğru yoldayız. Bir yandan konuşuyoruz arada, daha az odunumsu davrandığım için mutluyum. Ama lanet olsun,”Çok pis çarpacam ben sana =W=! “ sinyalleri alıyorum uykusuzluğumdan. Bastırıp devam ediyorum. İniyoruz ve ben inatla –duymadım çocuğu ne yapayım…- bilmediğim şehirde yanlış yöne yürüyüp çocuğu azıcık arkamdan bağırttırıyorum. Mallık profilime yıldızlı pekiyi eklerken özür diliyorum ve yaya geçidinden karşıya geçiyoruz.

Şu mağaza bu mağaza var mıdır diye zırvalanıyorum. Çocuk bakıyor bir bana: Ne bulabileceğinden çok ne bulamayacağını düşün bence =_=, diye artiz bir laf sokuyor. Yutkunup dönme kapıdan adım atıyorum…

HAYY ANASINI-ehem öhöm… ‘N KEKİNİ SEVDİĞİMİN…*sallamamda hiç kabiliyet yok…Bakmayın bana öyle..*

Olum, ne lan o öle. Cahil vatandaş profili çizmeyi de hiç istemiyorum ama, kıta kadar AVM mi yapılır canına yandığımın İstanbul’u?
Zaten görünce ben de bir tansiyon fıttırması başladı, gözüm korktu filan. Başım iyice dönmeye başladı.

BEN:”ee…ehe…DDD-D&R’a gidelim mi?..” 
Cici Çocuk: “Olur ben de D&R’la oyun merkezi dışında bir yere gitmiyorum zaten de… D&R ne taraftaydı ki ._.”
BEN:“A…ARE? (HUH?!)”

Orası büyük tamam mı? ÇOK BÜYÜK.
Neyse bulduk. Benim kafam iyice dönüyor zaten sıcaklamaktan bir hal olmuşum. Öyle etrafıma bakıyım diyeceğim kafamın dönmesinden bakamıyorum. Zaten ikinci bir kez daha gittik de, sevmedim ben ordaki D&R’ı. Ankara’da bir D&R var beş katlı, hem öve öve bitiremem hem de üstüne tanımam u.u. Öyle olunca kesmedi beni İstanbul D&R’ı.

Hızlı sarıyorum. Özet geçmekte berbatım çünkü.
İşte D&R’dan çıkıp ne yapacağımı bilmediğimden birazcık daire çizdik. Çocuk da ‘senin istediğini yapalım’ modunda olup fikir vermeyince bana, kararsız insanlar listesinde ün yapmış birine ipleri devrettiğimizden gereksiz yürümelerimiz oldu elbette…

Birkaç mağazayı bulamayıp “Tuvalet burada! Accessorize nerede peki Watson o^o?!” olaylarına girince ben dedim çocuğa bi oturalım.Ben iyi değilim.

Starbucks’a gittik. O bilmediğim bir şeyler dedi ben de baktım, baktım… “Ne içersen ondan içeyim ._.” dedim ve sustum. Hah, sonra bir de para olayı var bize geliyor sıra. “Ha bu arada ben ödüyorum” dedim,”Saçmalama be hayır” tavırlarına girdi. “Bana bak valla döverim.Ben ödüyorum işte.Sus düş önüme.Nahan elimdeki çantayla benzetirim seni ortalıkta” yaptım…. “._______. Tamam”  dedi ve kazandım.
Egzotik adı olan şayet nihayetinde aromalı buz çıkan içeceklerimizden söyledi, ödedim, ad yazdırmaya geldi olay…

Abi kısaca şöyle diyeyim,benim FAZLA abuk bir adım var.İş böyle olunca kasiyer elbette ki anlamadı ve adımla alakası olmayan Candan’a benzer saçma sapuk bir ad yazmış olduğunu gördüm bardağa…

Neyse, daha kötülerini de gördüm diyip gömdüm içime. Beynimi dondurdum buzla, biraz daha açıldım. Kalktık gittik yine D&R’a, oyun aldım. Kardeşime hediye diye Disney Store’dan 50 liralık bebek kösüldüm -ne kafasıyla bilmiyorum… Ki ayriyeten beğenmedi de o ayrı hikâye- .Zaten annesinin lafıyla sürükledim bi de burada sürüklüyorum, bir şey istesin alıyım, istediği yere gidelim diye soruyorum fikrini çocuğa “Ya yok bir şey istemem ben.” Yapıyor fıttırıyorum.
En sonunda Wii’ye adam akıllı oyun hiçbir yerde bulamayıp Teknosa’dan da çıkarak AVM turunu sonlandırıyoruz. Otobüste başka koltuğa geçecekken telefonla konuştuğumdan bir uçayazma deneyimi yaşıyorum ve 3 İstanbul öküzünün aşağılayıcı bakışını da yakaladıktan sonra (heriflerin daha sonra onlara arkalarını dönmüş bir kıza şaplak atma lafını duymasaydım öküz demezdim ama kusura bakmayın artık) ben yorgun, o yorgun (sanırım) tınmın gidiyoruz. Korra’dan açıyorum lafı Avatar için oyunu olduğunu duyunca. O da izliyormuş, Amon hakkındaki teorileri tartışıyoruz. (BUARADA SEZON FİNALİNİ İZLEYEMEDİMMM ;A; edit: DAHA BUGÜN İZLEDİM VE ÖLÜYORUMM .A.)

Bota yeniden binerken ben artık iyice ölmüşüm tabi sarhoş gibi yürüyorum. Çocuk her an tetikte beni tutma amaçlı. Geçiyoruz Anadolu Yakası’na geri, inerken de alıyor elimden poşeti “Sen bi tutun da ben zaten düşcen diye tetikteyim .-.” ben de “ =A=” evet her an düşebilirim saol” diye minnettar olarak tutuna tutuna iniyorum direklere. Evleri çok şükür limanın direk önünde böyle, ama bi yokuşu var onu çıkmak gerekiyor. Adamakıllı merdivenleri çıkıyoruz 20 basamaklı filan. Bi bu kadar daha kaldı, diyince seviniyorum. Fakat sonra karşıma bir merdiven çıkıyor…


Ankara’da şey var… Neresiydi. Hilton’un yukarısında çok pis merdivenler vardır. Böyle hem kırık, hem de Çin İmparatorluğu Sarayı gibi nahan 3000 tane. Eğer o pisliği çekmişseniz anlarsınız.

Gerçi bu karşımdaki mini versiyonuydu.10’da biri filandı uzunluk olarak. Ama ben ölmüştüm… Ölüydüm ölü. Bir de rezil olacağım kadar olmuşum her basamağın başında 1 dakika bekletilir mi anacım. Onunla eş çıkmaya başladık ama Allahım nasıl geberiyorum =A=. Kıçım bir okul zamanı oraya buraya yürürken yerinden kalkıyor zaten yoksa tık yok. ‘Uykusuzluk’ ve ‘topuklu‘mixinin üzerine ‘35 derece sıcak’ kreması, kiraz olarak da 2 saat kardiyo çalışmış hissi verdiren merdivenleri olunca ben, eve gelince bayılmamak için kendimi gerçekten, gerçekten zor tuttum. Zaten kalbimde genetik mallıklar var benim, çarpıntım filan başladı 70 yaşında nineler gibi, durmadı o çarpıntı 20 dakika yemin ederim…

Aslında fazla hayıflandım, kıçımı sıkıp dayanabilirdim de. Uykusuzluk ve topukluyla merdiven bir başka abi. O ayakkabılar bir merdiven çıkarken kastı beni tüm gezimizin içinde. Salak mısın sen 7 tepe diye boşuna mı diyorlar ot kafalı, düz ayakkabı giysen bi seferlik ölmezsin hatta yaşarsın, diyebilirsiniz. Deyin ok. Da böyle bir şey olacağından haberim var mıydı bi de bana onu sorsana gülüm, ha?

Of neyse. Vardık eve. Ablası mutfakta kardeşimin isteyip sonradan onu satması üzerine börek+kurabiye+kek pişiriyordu fıttıra fıttıra. Arada cici çocukla ikimizi çağırıp birkaç iş yaptırdı. Makarnayı kırma(k gerekiyormuş)dan koyup pişirince tencereye sığmayan bir makarnamız oldu.Avatar oyunu eşliğinde makarnalarımızı hüptürttük ve annemler Fazıl Say konserinde elit elit gezerken ben de Avatar’ın oyununun Wii’de baya bir hoş olabileceğini öğrenmiş oldum.

Zaten bir süre sonra da uyuyakaldım geberip. Sabah küfrede küfrede düğüne gittim. Ordan vedalaşıp uçakla döndük ve şuan da bunları yazıyorum işte.

Her şeyden öte tüm aileye çok minnettarım. Gerçekten bizi çok güzel ağırladılar. Cici çocuk dediğim de küfür değil iltifat bu arada. Çocuk da sağolsun çok kibardı adam akıllı kolladı beni sarhoş benzeri kafamla =,=". Bu zıkkım yazıyı yazdığımı öğrenemeyecekler olsa bile yine de sevgilerimi gönderiyorum ~=3=~.

Ah ah, böyle işte sevgili okurlar.  Tişörtünüzün içine mini vantilatörler takmadıkça dışarı çıkmanızı önermiyorum ;_; . İstanbul’dan okurlar varsa size şapka çıkartıp saygıyla eğiliyorum ayriyeten.
Bence bu kadar yetti de arttı bile. Zaten yarasa alarmıma göre benim de uyku vaktim geldi.Hepinize veda edip bu yazıyı da sonlandırıyorum.

Ganbatte ne İstanbul >o<!

15 Haziran 2012 Cuma

Sevilmek ya da sevilmemek,işte bütün meselem bu

Merhabalar  dostlar,düşmanlar -her neyseniz işte. Saat sabahın 7'si olup -hayır erken kalkmıyorum tatlım.ben DİREK uyumuyorum- yapılabilecek tüm mantıklı seçenekleri eledikten sonra,ki buna my little pony izlemek de dahil, sıkılıp bir şeyler yazmaya karar verdim.
Tüm gün bunu bekliyordunuz zaten dimi? Vuhuu~ - Herneyse.
Bugünkü konumuz: Arkadaşlar. (Tomodachi desuu >o<)



Özellikle şuan sahip olduğunuz ergen yaşantınızda,arkadaşlarınız, zamanınızın ve ilgi alanlarınızın %95'ini oluşturan kişi yahut kişiler topluluğudur. Bilimsel konuşma zırvalığını geçersek, neredeyse ailenizden bile fazla iletişiminizin olduğu bu insanlar hayatınızda gayet önemli bir noktadadırlar.
Fakat bunun bir üst mertebesinde bir de "dostlar" denen bir kategori bulunur.Acep nedir bu "dostlar"?
Dostlar normal arkadaşlıklar değildir.Arkadaşınızı tanırsınız,onlarla arada dışarıya çıkar,güler, anlık komik zamanlar yaşarsınız. Uğraş gibi bir şeydir arkadaşlıklar, fakat yine de ince iplik üzerindedirler.Her an her şeyin     kopabileceği gibi,arkadaşlıklarda da bu olasılık dikkate alınmalıdır.
Dostluksa,dediğim gibi,bundan biraz daha farklıdır.Dostunuzu sadece tanımaz,onun içini dışını bilirsiniz-yani..el verdiği kadar. Dışarı çıktığınızda yaşadıklarınız anlık değil bir ömür boyu hatırlanır. Dost dediğiniz insana kötü bir şey olmasını istemezsiniz.Olunca da,gerçekten üzülürsünüz.Ama GERÇEKTEN,GERÇEKTEN ÜZÜLÜRSÜNÜZ.Dostluk kardeşliktir.Bambaşka,ulaşılması güç bir seviyedir.Kazanılması güç olduğu gibi,kaybetmesi de güçtür.
Tamam,herkesin bildiği şeyleri söyleyerek şuan fazlaca zeka belirtisi gösterdiğimin farkındayım. Ama biraz daha katlanmanızı rica edeceğim.
Günümüz yaşantısında,çoğu şeyin sahte olduğunu düşündüğüm gibi,etiketlerin de şakkadanak yapıştırılabilindiğinin farkındayım. Tahmin edilebileceği üzere arkadaşlıkları hakkında şikayet eden bir sürü kişi var.Normal tabiki bunlar,ama aralarından birkaç tanesini çekip çıkardığımda tahammül edemeyeceğim şeyler de var. Çıkıyor biri "Çok kıskanıyor beni Güzin Abla yhaa" diyor, gidiyor biri "Sürekli arkamdan konuşuyor" diye çemkiriyor.Biri ikiyüzlülük yapıyor,biri yalan söylüyor,biri aşağılıyor,biri çalıyor...Baya baya çeşidi var yani yav.
İnsan olduğumuz için böyle şeylerin gayet normal olduğunu bir kez daha söylesem de,yine de Cadılığım tutuyor,sinir oluyorum.
Arkadaşınızla aranızda abzürd şeyler yaşanıyor olabilir,ama eğer çözüme ulaşmaya çalışmıyor ya da siz de yardım edip fedakarlık yapmıyorsanız,lütfen gidip de "Dostum o benim" demeyin.


Kelimeleri ağızdan çıkarmak fazla kolay.Dilin dişin bi iki hareket yapıyor,nahan bitiyor iş. O kelime çıksın da,yükü,anlamı hiç mi hiç düşünülmüyor.
Yav bir kere,kıskanmak,arkasından konuşmak,çalmak filan nasıl bir şeydir anlamıyorum.Oğlum sen o insan evladını kardeşin yerine koymadın mı,kardeşinin arkasından böle saçma şeyler yapılır mı.Ha benim de küçük bir kardeşim var,öyle oturtabiliyorum o yüzden senaryoyu.Ben gitsem o 5 yaşındaki çocuğu kıskansam,ona küfretsem,kırsam onu neye yarayacak.Hem de ne yaparsam yapayım o bana hala karşılıksız bir sevgi gösterirken...
Bu nedenle sizden ricam,en azından sahip olduğunuz ilişkiyi doğru adlandırmanız.Dostluk öle sihirli değnekle alabileceğiniz bir şey değil,edebi olacak ama,gülmekle beraber ağlamanın,kavganın,kucaklaşmanın bulunduğu acı-tatlı bir yoldan geçerek kazanabileceğiniz bir şey.

(Biz dostuz.Sen gülersin,ben gülerim.Sen ağlarsın,ben ağlarım.Sen köprüden atlarsın,ben botuma binip gerizekalı k*çını kurtarırım.)


  
(Normal bir arkadaş yağmurda size şemsiyesini uzatır.Ama en iyi arkadaş şemsiyenizi alır ve "Koş a*k koş!!" diye bağırır.)

O kadar konuştun,küfrettin bize,sen ne halt ediyorsun peki? diye soracaksınız.
Sormasanız da ben sordunuz varsayıyorum.
Valla doğru konuşuyım,ben de pek bilemiyorum.Baştan diyeyim ben balık burcuyum arkadaş.İşte sevgiye aç,sevdiğine de öyle pis yapışan,öyle ki insanı gösterdiği ilgiden bıktıran,sevgi sülüğü bir yaratığım yani.
Böyle dediğime yine bakmayın, fazlacana da soğuğumdur aslında. Öyle insanların vakit geçirmek istediği bir tip değilimdir, çünkü genelde az insana kendimi açarım. Suskun,hareketsiz,boş boş bakan biriyim,dost dediğim insanların sayısı da bir elin parmaklarını geçmez.
İşte dostlar bu kadar az olunca,hepsine düşen sevgi ve ilgi miktarı da biraz fazla oluyor tabi.
Şayet yine de,ilk tanıştığımız zamanlarda gösterdiğim ilgi miktarı şuana denli daha az.Ha o ilgi hala içimde var mı var,ama gösteriyor muyum... Eskisi gibi değil.
Neden,nasıl böyle oldu bilmiyorum.Birkaç ay öncesine kadar dostlarımdan birinin üzerine fazla düşmemden dolayı -abi ben harbi fazla düşerim.Yemin ederim küfredip kaçacak seviyeye gelirsin- onu biraz bunalttım ve tartışmaya başladık.Annem "Kavgalar hep olur.Eğer dostluğunuz sürecekse kavgadan sağ çıkarsınız;ha eğer çıkamazsanız,hayatınızda yaşayacaklarınızın yanında sadece minicik bir kavga dostluğunuzu bitirecekse,o zaman  zaten dostluğunuz sürmeyecek demektir.Aslında arkadaşınla ilişkini sınamak için iyi bir test." diyince,ben de onu biraz rahat bırakmaya karar verdim.Ama malın tekiyim ya,orta seviyeyi genelde bulamam ben.Yaptıklarım ya maximum ya da minimumdur.Öle olunca kıza direk soğuk davranmaya başladım, eski halimden eser kalmadı.
Bu seferde eskisinden daha iyi durumda değildik.Yine soğuk davrandığım bir günde,dostum sıcakkanlı davranıyordu.Kontrolümü kaybetmemeye çalışıp elimden geldiğince az gülümsüyordum,başka türlü "üstüne düşmeme" olayını beceremiyordum çünkü.Duygularımı tamamen dondurmazsam işe yaramıyordu.Ama o gün,dostuma gerçekten kötü bir şey oldu.Yine tanrıya şükür sıyırdı,hiçbir şey olmadı.Fakat o an yaşadığımı,hissettiğimi bir ben bilirim.
Kelime anlamıyla perişan oldum,pestilim çıktı,yıkıldım,harap oldum,geberdim,süründüm ne derseniz deyin.Ağlamaktan gözlerim şişti yaratığa döndüm. O an anladım ki,sevgiyi göstermenin gerçekten zamanı yoktu.Zamanımız sandığımızdan da azdı,ve her an her şey olabilirdi.
Ben şahsen bunun bana bir ders vermek için yaşandığına inanıyorum,siz tesadüf ya da kaza diyebilirsiniz.
Bu düşünce kafama yerleşse de döngü başka şekillerde tekrarlanıyordu.Ben sevmek,sevgimi göstermek,gösterdiğim sevgiyi de almak istiyordum.Gerçek sevgi karşılıksızdır mal diyceksiniz, e mantıklı.Ben  de zaten öyle olduğunu düşünüyorum,ama inanın bana,bir süre sonra karşılıksızlık sizi öyle bir acıtıyor ki,gerçekten karşılık verilmesi için yakarıyorsunuz.Gerçi kim bilir belki de kendi yollarıyla karşılık veriyorlar,ama göremiyorum işte.MALIM DİYORUM ALOO!?
Yalnız gören de sevgilimden bahsediyorum sanacak. O kadar mı tırsınç konuşuyorum ;A;
Şu sıralar da baya tartışıyoruz.Fakat genelde nedeni de benim.İçimi açsam,sevgi patlamasından ev belki de şehir havaya uçacak.Hayır belki abartıyorum ama gerçekten sevgi yaratığıyım ben.O kadar aciz,o kadar muhtacım ki.Açgözlüyüm bildiğin. Hani hiç sevgi görmemiş çocuklardan,insanlardan olsam neyse.Ailesine,dostlarına bişe olmuş,hiç ilgi görmemiş biri olsam neyse.Ama değilim,alakam yok,fakat yine de  içimdeki dürtüye engel olamıyorum.
İşte içimi açsam böyle olacak,ama açamıyorum.Belki de korkuyorum.Şuan bile ailem dışında kimsenin vereceğim sevgiye eş değerde karşılık vereceğini sanmıyorum.Eş vermelerine de gerek yok aslında,ama anlamıyorum yetmiyor ki işte anacım.



Geçenlerde artık kafayı yiyip köpek istemeye başladım. Dedim kimse beni benim onları sevdiğim gibi sevmeyecek,ailemi desen,onları göremiyorum.Babam desen çalışmaktan yüzünü göremem,annem desen frekansımız ayda yılda bir tutar,kişiliğime tam zıt biri zaten.Kardeşimle de 10 yaş fark var be abi, olmuyor bir şekilde.Öyle olunca dedim köpek mal bir hayvan,böyle dili dışarda,ortalıkta koşturan,sürekli sevgi ve ilgi isteyen.Aynı benim gibi...Belki o benim açlığıma son verir.
Böyle kurdum kafamdan edebi romanı gittim babama,bakamazsın evladım dedi.Umutlarım söndü benim.

Şuan da asabi,uyduruk bir tipim.Eskisi gibi mutlu değilim.Dostlarımla eskiden yaptığımız konuşmaları  okuyup,videoları izleyip hüzünleniyorum.Bir şeylerin eskisi gibi olmadığının bilincinde, dostluğum bitecek korkusunda,mal mal yaz tatilimi sabahlayarak geçirip sonra da tüm gün uyuyorum.Hepsiyle konuşmak,eskisi gibi gülmek istiyorum.Ama sonra bunun gerçekleşmeyeceğini düşünüp vazgeçiyorum.Hepsini çağırır gibi yapıp,sonra geri fırlatıyorum.Kendimden uzaklaştırıyorum.Belki de kendi sonumu hazırlıyorum.
Siz ergenlik,şizofrenite,açgözlülük diye adlandırabilirsiniz.Ben artık ad bile koyamıyorum.
Bana ve dostluklarıma ne olacak bilmiyorum.Ama eğer bu yazının sonuna gelebilmişseniz,size diyeceğim şudur.Eğer sevginizden eminseniz,onu göstermekten çekinmeyin.Asla ertelemeyin. Benim kadar salak değilseniz,karşılık beklememeye de alışın.Sadece sevmek size yetsin. Ve size gösterilen sevgiden de emin olun,onu görebilmeyi,zor anlarınızda hatırlamayı bilin.
Eğer yapabilirsiniz,lütfen bi ara drama kraliçesi kılıklı bana da öğretin.Çünkü ben şuan gerçekten mallık ediyorum.

Yazımı size çok sevdiğim bir mangayı önererek kapatıyorum.İki oğlanın dostluğunu anlatan bir manga.Gerçekten çok seviyorum,ve onlara bir şekilde çok özeniyorum.Umarım siz de seversiniz.
http://greyismanga.com/manga/chapter000/page-00 buradan başlayabilirsiniz.

Dostlarınızla kalın~



DİPNOT:Abi çok ergen kılıklı bi yazı oldu bu ya ;A; Naptım ben

9 Haziran 2012 Cumartesi

Biraz uzun oldu sanki ya ._.

Şimdi buraya edebi bişeler koymam gerekiyodu benim demi,hani ne biliyim şiir felsefik metinler filan.Neden yapmadım peki? Ödülümüz "Kızın bi yerleri yemedi" cevabını veren yarışmacımıza gidiyor,keyifli avuç yalamalar!
Dürüst olmak gerekirse bu yazdığım abzürdlükleri sadece üç en yakın arkadaşımla paylaşınca şimdi tüm internet mekanına açma fikri fazla korkutucu geldi.Bu nedenle hala cesaret sorunları yaşadığımı belirtebilirim.
Bu arkadaşları da belirtiyim artık içim daraldı lan sade "arkadaş" demekten:
Katanalı Şizofren Ninja ( favori -ve tek- ninjamız u.u Ben ona direk Yumoş/Yumi/Yuminoş/Yumoi diyorum .w.")
Jartiyerli Melek (utanarak sölüyorum ki bu adı ona ben buldum ._. pişman olmalıyı mıyım... Kısaca İkiz diye de geçer)
Sultaniye/Sulu (mevcut blogu yoktur Sulumun.onun blogu kalbimizde filan. Direk Sulu deriz, yingyang dostumuzdur birtanemizdir)

Herneyse.Ben biara o cesareti bulursam işe koyulcam merak etmeyin.Ama şimdilik laf olsun torba dolsun olayında olduğumdan ilgili olduğum sayılı şeylerden biri hakkında konuşacağım. Tabi bunu Ninjam bi önceki yayınında yapmıştı, bende işsiz vatandaş misali onun peşinden gitmekten başka bir çare bulamadım.

Evet çocuklar.Konumuz: Animeler <_<.




Güzeldir ya animeler. Biricik japonlarımızın yaptığı,yeri geldiğinde insan yardıran,yeri geldiğinde zırlatan,hoplatan,coşturan,geberten...(yarım saat sonra) ölçülemez bir fangirl krizine sokturup ilk kez telefonda konuşacağınız yakın arkadaşınıza küfrettiren (bunu yaşadım ben Ninjayla...fangirl krizlerini insanların yanında yaşamamaya özen gösterin.LÜTFEN.Dün geceki partide öküz gibi sarhoş olup kendinizi rezil etmekle aynı kapıya çıkıyor çünkü) zaman geçirici hoş bir uğraştır.Çizim yeteneğiniz varsa ayrı bir güzel olabilir.Yine tv'de çizgifilm izlemekle aynı mantık gibidir ama bir süre sonra animelere bağlanıp onlara "çizgi film" denildiğinde kudurabiliyorsunuz benden söylemesi.En azından ben kuduruyorum."Sanat eseri la onlar!" gibi bir tavır alınabiliyor yani.

Size önerebileceğim animeler mantıken izlediklerim olacak ._." Death Note,Bleach,Naruto,One Piece vb. animeleri çok duymuşsunuzdur zaten. Ben şahsen Death Note'u izledim,anime klasiklerinden zaten.Ama diğerlerine dokunduğumu söyleyemem.Fazla uzun olunca başlamaya cesaret edemedim...Ama siz azimle izlerseniz güzel sonuçlar alabilirsiniz belki u.u

1.Fullmetal Alchemist/Brotherhood

Ha bu da bir klasik.AMA NE KLASİK <_< Ölüp bitmiştim ben buna.FMA çok yönlü bir anime olduğundan her şekilde beni keyiflendirdi.Gülmekten altıma ettiğim,ekrana yapıştığım,salya akıttığım,zırladığım anlar baya oldu.Bi de baş karakter Edward'a fangirl olmamın da baya payı oldu tabi.Bana bu animeyi Ninja göstermişti.O da o zamanlar Edward'ı hayali ikizi yapmıştı.Ki aşırı fazla benziyolar tanısanız siz de hak verirsiniz.Ben de Edward'a o sıralar yamandığımdan kızı baldızım ilan etmiştim içten içe.Bİ DE O ZAMANLAR KIZLA SADECE İNTERNETTEN GÖRÜŞÜYORUM YÜZÜNÜ GÖRMEMİŞİM ._. Rezil olmadık (baya olduk çaktırma) çok şükür.Ama Edward Winry'le evlenince benim kafama bi lavlı su (kaynar su boşaldı sözcük grubunun fail niteliğinde evrimi) döküldü. Üstüne bi de çocuk yaptıklarını duyunca Winry'e küfür yarışmalarının ardı arkası kesilmedi.Kahroldum,içim cız etti yemin ediyorum.Gittimmmm geldimm yavaşça koptum animeden.Tabi yine gördüğümde yine çığlığı basarım o ayrı mesele.










 

Ben ilk fangirl krizimi bu videoyla yaşadım :D abartıyorum tabi ama yine de izlemenizi öneririm ;D





                          Şu sıralar en çok dinlediğim FMA şarkılarından.Umarım siz de seversiniz.

2.D.Gray-man

Ay ben bunu pek sevmiştim ;w; Yine çok yönlü animelerdendi.Çizimlerini baya sevmiştim,YİNE baş karakterini BAYA sevmiştim *headdesk...küfredip bu blogu bırakırsanız sizi suçlamam ._. ben fazla kolay fangirl olabilirim de...*.Ama ne yazıkki bir olay 5-10 bölümde geçebildiğinden insanı acayip sıkabiliyor.Bi de orda Lenalee diye bi kız vardı (benim tüm sorunum sevdiğim baş karakterlere yamanan kızlarla zaten.yoksa iyi biriyim yani =w0) Allen'la (baş karakter) aralarında geçenler ilerledikçe ben tırnaklarımı geçiriyodum böyle masaya.Hani düşününce kıskanç bir tip değilim ._. En azından ben öyle düşünüyorum.Bana göre sevdiğim karakterlere anti-kezban kızlar yamandıkça sorun yok benim için.Ama Lenalee de pek bi pislikti yahu.Kız "arkadaşlarımm bitanemsiniz siz benimm dünya parçalarımsınızz canımın içlerii~laa" yapıyodu gelene gidene.Hay o dünyana düşecek olan göktaşları biyerine girsin emi pis kezban! ABİ YEMİN EDİYORUM FANLAR BİLE KIZI KİMLE SHİPLEYECEKLERİNİ ŞAŞIRDILAR =_____=  o kadar uzun yani liste.
Ama boşverin Lenalee'yi siz izleyin izleyin u.u Allen'ı seveceğinizden eminim,çünkü şu herkesin sevebileceği karakterlerden biri. Ayrıca aşırı komikti değer yani.




3.Ao no Exorcist

Ah ah.Devam etmesini baya dilediğim animelerden.Komikti,olaylar heyecanlıydı.Bana Supernatural'ı filan hatırlatıyodu =w=" Uzun olmadığı için üstünde kudurmadım bu animenin ama kesinlikle tavsiye edebilirim.Konusu çok canlı olduğundan baymayacağından emin olabilirsiniz.








4.Ouran Highschool Host Club

Ha ben burdaki kıza -tek kız var zaten- başta ÇOK küfrettim. Ama ben her animede kızlara küfrederim alışılmadık bişe değil,fazla önyargılıyım _ __ _".Ama sonra kezban olmadığını çakınca bir sevdim bir sevdim~ Burdaki Hitachiin İkizleri favorimdir U.U KESİNLİKLE izlenmesi gereken animelerden.Bu da popülerdir zaten.Gülmekten ölmeniz muhtemeldir,kısaca tek kelimeyle süperdir.Bitiş şarkısını da pek severim yine U_U




5.K-ON

Biz arkadaş grubu olarak bu animeden çok etkilenmişizdir. Tabi zaman geçtikçe  Ninja soğusa da ben ve İkiz hala çok severiz.Kendimizle özleştirmiştik hatta. Ben Mioydum,Ninja Ritsu,İkiz Azusa,Suluysa Yuiydi.Muginin lezbiyen olduğunu iddia edip onu dışladık...*sigh* Ama bu animenin benim kızlarla olan bağımda büyük önemi olduğunu söyleyebilirim, bu nedenle benim için çok değerlidir.Ayriyeten yine baya komiktir,şiddetle tavsiye ederim.




6. Axis Powers Hetalia

Chuugoku canımdır benimm-aru *-* Ülkelerin insan olduğu bir anime,zaten amacı komik olmak+sosyal derslerinde yardımı dokunmuştu 8. sınıftayken UwU.Türkiyemiz Sadık Adnandır,çok severiz onu baya karizmatik olması bizi mutlu etmiştir.Avusturya,Küba,Polonya ve zaman zaman da Prusya dışında hemen hemen her karakteri severim.Bölümler 5'er dakikalık olduğundan çizi misali izleyebilirsiniz.Hani bunalır,anime isteğinizi yatıştırmak isterseniz falan...





7.Tsubasa Reservoir Chronicles

Lan bunlar bi yamanadı ben cinnet geçirdim.Mangası şükür ki Türkiye'de orda burda var ama bulamadığım için okuyamıyorum ;A; İnternetten de keyifli olmayacağını düşündüğümden inadına okumadım.Yalnız 50 bölüm boyunca filan ayrı ayrı maceralar yaşıyorlar,sıkıcı oluyor.Ben bi 15 bölüm izleyip direk OVA'lara atladığım için biraz mal profili çizsem de sizin de aynını yapmanız muhtemel =_= OVA'ları pek güzeldir ama,CLAMP'ten çıkmıştır zaten (CLAMP Tsubasa dışında xxxHolic,Chobits,izlememiş ve tırsmış olsam da Cardcaptor Sakura gibi güzel/ünlü animeleri çıkaran gruptur) yani arada zırlayıp Japon romantizmi isterseniz uygundur.

Not=O değilde ben ne zaman bu animenin lafını etsem kesinkes bir erkek topluluğu "Kaptan Tsubasa mı?Böhmm *Recep İvedik gülüşü* =w=" lafını geçiriyor.Böyle konuşmalara hazırlıklı olmanızı öneririm...







8.Another

Ben bunu yeni bitirdim.13 mü 11 bölüm mü öle kısa bir animedir.Zaten her bölümde bir kişinin gebermesiyle başlayan animede ileriki bölümlerde bölüm başına ölen kişi sayısı 5-6 ya çıkar.Ölümlere vereceğiniz tepkiler sırayla şöyle olur:
@A@ HOLY SHIT NASI GEBERDİ LAN O ÖLE
Q_Q AMANIN VALLAH PİS GEBERDİ
O_O Uuuu kan oldu ortalık
._. Biraz abuk öldü sanki ama yazık nan
=_= Yine mi biri öldü
_ _ _ Geberdi mi... Nihayet ben de başka anime izliyorum sandım
>w< Phuahua herkes geberiyo (evet.ister inanın ister inanmayın artık insanlar o kadar saçma ölüyor ki gülüyorsunuz.HARBİ YA KATILA KATILA HEM DE.Hani şu youtubeda mal kediler var ya.Aynen o misal insanların Marionun dırıtdıtdırıtdıt-dıt müziğiyle saniye başı öldüğünü düşünün.)

Buna rağmen çizimleri güzeldi.İleride klişe gelmeye başladıysa da hafif bir gerilim vardı yani.



9.H.O.T.D. (Highschool of the Dead)

Favori ecchi filan seçilmişti sanırım ama bi yerimden atıyo da olabilirim...Fazla sapıktır.Aslında çok fazla olduğunu söyleyemem Seikon no Qwaser,Mayo Chiki ya da Kampfer gibi animeler aklıma geldikçe ama hatunları iyi hormonlu olunca öyle bir etki yaratıyor ister istemez...Hormonları zor da olsa bir kenara itersek asıl konu zombilerdir. Özetlersek anime 4 daş hatunun, biri eh diğeri inek bir silah ustası olan iki oğlanla zombi katliamında döt gibi kalmasıdır. Kİ asıl bomba şu,ben küçükken kuzenimin vahşice şu atari salonlarında olan bir zombi oyununa heyecanla atılmasına maruz kalmış zavallı bir gencim.Ha bi de minnacığım o zaman, o pörtlek gözü ağzına kaymış ağzı da dizine değmiş kusmuk yeşili yaratıklardan bi zahmet korkıyım dimi.Poker face bir ifadeyle izledim tüm animeyi,Another misali insan çok etkilenmiyor bir süre sonra.Yine de zombili birkaç rüya gördüm ileriki zamanlarda ve Ninja da bana güzelcene küfretti.Eh,hakettim sanırım...




10.Soul Eater

Pek belirli bir konusu olmadığından insanı arada sırada "ne arıyom lan ben burda" diye bıraksa da yine çok güldüğüm bilindik animelerden.Emoticon yapılmaya değer sahneleri vardır,Death the Kid favorimdir.İzleyiniz,izlettiriniz.



Sanırım yeter bu kadar.Not: 1'den 10'a kadar olan sıra favorilerime göre değil karışık yazılmıştır.Bunun dışında size önerebileceğim animeler: Code Geass,Kampfer (ecchi uyarısı),Mayo Chiki (accık ecchi uyarısı),Pandora Hearts,xxxHolic.Daha önerirdim belki ama artık ne siz hayattasınız,ne de ben.Ruhlarınızı aldığım için özür dilerim dostlar.Eğer yeniden hayata dönerseniz -ve gözleriniz bana ve yazdığım uzun yazılara küfretmezse- bir sonraki yayınımızda görüşmek dileğiyle~



2 Haziran 2012 Cumartesi

Birine bakıp çıkacağım...

Selam! Direk konuya girersek neden bu blogu açtım bilmiyorum. Arkadaşla gaza geldik, o yazdı ben bıraktım takmadım bu şeyi.Beceremeyeceğimi düşünüyordum -ki hala düşünüyorum. Ama deneme yapacağım sanırım biraz,yanlışlıkla web cameramı açık bırakıp ekrana bön bön bakan halimi ortalıkta yine yanlışlıkla yayınlayıp kimliğim deşifre olmadıkça sorun yok sanırım.

Şöyle de bir olay var: ben havadan sudan konuşamam. Hatta belirli bir konu olmazsa direk açılmaz çenem.E insanlarla da konuşmaya bayılmıyorum.Napacam ben ne yazcam bu şeye?

Cevap şu,benim bir hikayemsi metinlerim var kendim yazdığım.Kendi hayal dünyam diyelim,bas baya karakterleri hikayesi olan,sıkıldıkça düşlediğim evren ve olaylar bütünü.Önceden sadece aklımda kaldıysa da birkaç yıl önce dostlarımla paylaşmam üzerine aktif -yani..yarı aktif..genelde yazmaya üşeniyorum da..ehe- olarak bilgisayarda yazmaya başladım.Eğlenceli olunca bırakmadık, onların da sahiplendiği karakterler olunca kişisel gelişmiş Sims'imiz gibi bişeye dönüştü bu. Yine kendi hikayem dediğime bakmayın. Onlarsız hikaye filan olmazdı. Altyapı danışmanlarım olarak takıldığım şeylerde bana büyük yardımları dokunuyor,karakter ve olay buluyorlar, hatta resim ve anime çizerler olarak gerçekmiş gibi bu karakterlere üniforma bile tasarladıkları oldu sağolsunlar.

Öyle olunca "bizim" hikayeye dönüştü bu olay.Hatta bitirmeyi becerirsem kitap olarak da bastırmayı düşünüyoruz fotokopicide. Tabi sadece 4 kopya filan olacak ama manevi değerini tahmin edebilirsiniz sanırım.

Kısaca böyle. Ana hikayeyi mi koyacağım yoksa sadece randomları mı bilmiyorum.Random dediğimiz şey de arada aklımıza rastgele gelen,fakat hangi kitapta olacağına karar veremediğimiz hatta yer alıyor mu onu bile bilmediğimiz arka plan misali olaylar. Ben genelde duygularımı karakterlere dökmek için ya da sıkılıp ilham gelmediğinde yazıyorum. Roman olarak yayınlamıycaz sonuçta, içimizi dökelim diye saçmalıyoruz öyle işte.

Olay budur gençler u_u. Son olarak da şunu diyeyim, ben bu olayı sadece arkadaşlarımla vakit geçirmek ve mutlu olmak için yapıyorum. Ödüllü bir yazar da değilim, o yüzden yazdıklarım da altın olmuyor hani. Yapıcı yorumlarınıza minnettarım,ama lütfen nazik olun. Eğer beğenmediyseniz o sol üstteki "önceki sayfaya geri dön "tuşu orada,değil mi? Hoşunuza gitmemesini anlayışla karşılarım,ama eğer gösteriş ya da büyüklük olsun diye saçma sözler sarf edecekseniz- of etmeyin işte aman. Bakıp çıkın sadece.